Seçim usulü değişiyor.

Rafet Ulutürk

Tarih: 15 Aralık 2017

Konu:  Bulgaristan’da değişen seçimde oy kullanma usulünde yolda kalmayalım.

2018 yılıyla birlikte Bulgaristan kapısını yeni seçimler çalacak inşallah.

Bunların birincisi belediye ve muhtarlık (yerel) seçimlerdir.

İkinci seçimin ne zaman yapılacağını söyleyebilmemiz için 17 Ocak 2018 günü Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile Hak ve Özgürlükler Partisi’nin (DPS) meclise sunacakları “gensoru” önergesinin onaylanmasından alınacak sonuçlar belirleyecektir.

Gensoru” geçerse, III. Borisov hükümeti düşecek. Aşırı sağcı faşizan güçler hükümetten ve devlet makamlarından sökülecek ve memleketimiz rahat bir nefes almak için, erken genel seçime gidecektir.

Gensorunun geçmemesini ve III. Borisov hükümetinin faşizan üçlüyle birlikte iktidarda kalmasını isteyenler toplumda azınlık olsalar da, meclisteki çoğunluğu hala onlar oluşturuyorlar. Topluca gitmelerini isteyenler, çıkarken iktidar kapısını kapatmalarını ve bir daha asla geri dönmemelerini istiyorlar. Çünkü faşizm 21. yüzyılda hiçbir Avrupa ülkesi için gelecek olamaz.

Son aylarda “Bulgar faşizmi Avrupa faşizminden farklıdır” propagandası yapanlara selamımız var. İkinci Dünya Savaşında Avrupa faşizminin burnu kırıldı, fakat Bulgar faşistleri maske takarak ilk 70 yılı Bulgar totaliter komünist şemsiyesinin gölgesinde geçirdiler. 2017 yılında Boyko Borisov’un GERB partisi (sağ liberal) yerli faşistleri iktidar çadırına davet etti ve birlikte hükümet kurdular. Bulgaristan’da içinde bulunduğumuz yılın 26 Mart günü genel erken seçime gitmiş olsak da yine “erken seçim” diyorsak,  çok esaslı nedenleri olması gerek.

Bir defa Mart ayı seçimleri ülkemizdeki güçler dengesini ve kamuoyunda kümelenen bilinci doğru bir biçimde yansıtmadı. Bunun da birçok nedenleri var ve en başta gelen erken seçimin özgür bir ortamda, seçmenin beklentilerine uygun ve serbest bir ortamda yapılamamış olmasıdır. Diş ülkelerde 2.5 (iki buçuk) milyon olduğunu bildiren Sofya Merkez Seçim Komisyonu büyük bir gerçeği ifade ederken, bu oyların ülkedeki oylara eşit olduğuna da işaret ediyor. Ne var ki Mart aynıda seçimde dış ülkelerden 500 (beş yüz) bin gelmedi. Türkiye’deki sandık sayısının 100 adet indirilmesi kitlesel katılımı etkiledi.

Sandık başına (seçim kanununda ismi geçmeyen) devlet komiserleri gönderilmesi son seçimlerin iptal edilmesi için yeterli olabilirdi. Fakat memleketimizde (sizin de bildiğiniz gibi)  etkin ve adil bir yargı sistemi olmadığı gibi, (gazetelerin de ısrarla belirttiği üzere) bütün mahkemeler Baş Savcılığın basısı altındadır ve nefes almakta zorlanıyor. Oy kullanma hakkı olan ve dış ülkelerde bulunan (yalnız Hollanda’da 80 bin Bulgaristanlı Müslüman seçmenimiz var, oradan gelen oy ise 10 /on/ binden azdır) soydaşlarımızın siyaset dışı atıldığını ve memleketimizin geleceği hakkında söz sahibi olamadıklarını her yerde görebiliyoruz, yaşıyoruz üzülüyoruz.

Biz BULTÜRK (Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği) olarak 6 Kasım 2016’da seçim sisteminin değiştirilmesi için yapılan halk oylamasına (referanduma)  aktif bir şekilde katıldık. Bu referandum 2.5 (iki buçuk) milyon oy aldı. Olumsuz oy verenler yok denecek kadar azdı. Ne yazık ki, Bulgaristan Yüksek İstinaf Mahkemesi halk oylamasını sonuçlarını sudan sebeplerle tanımadı ve rafa kaldırdı. Bu zaman, BULTÜRK yönetimi Bulgaristan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliğine giderek, seçim yasasının değiştirilmesinde ve Türkiye Cumhuriyetinde ikamet eden ve Bulgaristan seçimlerinde oy kullanma hakkı olan 620 bin seçmenimizin insan ve vatandaş haklarını kullanmak istediğini iletti ve şöyle bir öneri sundu:

DIŞ ÜLKELERDEKİ SEÇMENİ OYUNU POSTA İLE GÖNDERSİN!

Bu önerimize henüz bir cevap alamadık. Oysa örnek olarak Avrupa Birliği üyesi olan Almanya, Avusturya ve İngiltere örneğini vermiştik. Bu uygulamanın en büyük AB ülkelerinde çok başarılı olduğunu sözlü anlatmıştık. Ayrıca BGSAM (Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi) yayınlarında posta ile seçime katılma olayını işledik.

Söz konusu olan Türkiye’deki Bulgaristan seçimlerinde oy hakkı olan 620 bin soydaşımızdır. Bulgaristan’daki parti listelerine  (çoğulcu usul) sisteme göre kullanıldığında 620 bin oy 31 milletvekilidir. Bu rakam Bulgar parlamentolarındaki dengeyi değiştirecek niteliktedir. Vatandaşın oy kullanması değişik baskı yöntemleri kullanılarak engellendiğinde demokrasiden söz edilemez. Ancak diktatörlüklerde oy kullanılmaz. Hatırlanacağınız üzere baskıcı totaliter diktatörlükte % 98 seçim başarısıyla hep aynı kişiler meclis sandalsallarına oturtuluyor ve hiç bir şey değişmiyor, yalana yalan ekleniyor ve çöküş çarkı dönüyordu.

2018’den başlayarak gündeme ELEKTRONİK SEÇİM geliyor.

BSP milletvekili, sosyoloji profesörü, milletvekili İvo Hristov’un geçen ay Sofya meclis kürsüsünden vatandaşlarımızın % 48’inin okuryazar olmadığı, % 70’inin okuduklarını anlamakta güçlendiği ve % 80’inin de çaresiz (debil) olduğunu açıkladığı sözlerini hatırladım. İşte bu durumda bocalayan bir ülkede elektronik seçimin ne kadar verimli ve gerçekçi sonuç verici olduğunu söylemekte güçlük çekiyorum. Bir de, Mart ayında seçim bürolarında başımıza çullanan sivil polislerin “Bulgarca biliyor musun” takıntısı gibi… “elektronik seçim kiril alfabesiyle yapılacak” takıntısı ortaya çıkarsa, Batı Avrupa ülkelerindeki, ABD, Kanada ve Yeni Zelanda ve Avustralya’daki ayrıca ve özellikle de (tüm isteklerimize rağmen, 1989’dandan beri birkaç Bulgarca kursu açılamayan Türkiye’de) bu defa da işler –elektronik oy kullanma ortamında – yeniden sarpa saracaktır.

Kuşkusuz biz elektronik oy kullanmasına karşı değiliz. Evde kahvemizi içerken ya da elimizdeki telefon aracılıyla oy kullanabilmemizden daha iyi bir şey olabilir mi?! Seçim sandığı, komisyon, oy sayma, dilekçe doldurma, imza atma ve başka yüzlerce engel ortadan bir kalemde kalkacak ve biz dernekçiler de rahat edeceğiz. Ama nerede, çünkü elektronik seçim ilk kez Norveç’te kullanılmış ve ilk denemeden sonra kaldırılmış. Bizde ilk denemeler 2018’de yapılacak yerel seçimde ve ardından da 2019’da yapılacak Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde yapılacakmış. Bu denemeler 2014’te Estonya’da başarılı olmuş. İlk hamlede % 31 elektronik katılımlı seçim yapmışlar, Estonyalılar elektronik devlet de kurmuşlar. Devletlerini akıllı ev gibi idare ediyorlar. Örneğin bu ülkede bir şirket kurmak 18 dakikada, mahkemede dava açmak 20 dakikada olabiliyormuş. Ama bizde davaların 26 yıl devam ettiğini düşündükçe, kıyaslama yapmayı size bırakmak istiyorum.

Bizim işimiz de zor kuşkusuz. Bulgar bize gidin, gözüm görmesin sizi diyor, bizse bacadan giriyoruz. Haklarımızı yaşatmak için kapı aralamaya çalışıyoruz. Bulgaristan’daki kardeşlerimizden başka, Türklerin dış ülkelerde 770 bin oy sahibi olması Bulgar siyasi ruhuna uyku uyutmuyor. Bunun anlamı en kötü durumda 40 milletvekilidir ki, memleketteki seçmenden de 30 milletvekili çıksa toplam 70 eder ve biz o zaman Bulgaristan meclisinde ikinci siyasi güç oluyoruz.

Sorun budur kardeşlerim. Siyasi güç olmak. 1989’da ayaklanarak Bulgaristan ve Avrupa siyaset sahnesine çıktım, fakat o gün bu gün biz parçalanmak bölünmek zorundayız. Başta terör ve göçe zorlanmamız geldi, ardından ekonomik göç kapı çaldı şimdi artık bütün Avrupa’dayız ve irademizi Bulgaristan’a dayatmak zorundayız.  Bu bakıma gerçek durum çok anlamlıdır.

Kim ne derse desin. Hiç kimse suya girmeden yüzme öğrenemediği gibi, şu elektronik seçime katılma işini de biz denemeden öğrenemeyiz. Çok yakın dayanışma zorundayız. Gençler anne ve babalarına, nene ve dedelerine seçim kurallarını ve yeni işlemleri öğretmek zorundadır. Gerektiğinde kurslar düzenleyeceğiz, ama davadan vazgeçmek yok kardeşler. Bu bizim kimlik davamızdır. Gerekirse Türk kimliğimize elektronik seçmendir, ekini ekleyeceğiz. Hak ve özgürlükleri uğruna başkaldıran mert bir soydur ekini katacağız.

Biz Türkiye’de yaşayan Bulgaristanlı soydaş diasporası olarak seçimler başta olmak üzere her etkinliğe başarılı katılmayı başaramazsak bundan böyle alt-insan, ikinci derece vatandaş durumuna kendiliğinden dahil oluruz. Biz Bulgaristan’dan kaçmış bir kopuntu sürüsü değiliz. Biz 21. yüzyıla savaşarak giren çok kalabalık ve büyük yürekli umut dolu insanlar topluluğuyuz. Bize alt-insan, ezilmişler, kovduklarımız olarak bakılmasına asla imkân vermemeliyiz, verilmemelidir.

Birlik olalım! Gelecek bizimdir.

2017 Mart seçimlerinde Lütfi Mestan tuzağı ile Bulgaristan Türk seçmenin kafası karıştırıldı, bunaltılmaya çalışıldı. Birbirimize düşürüldük. Sandıktan DPS’ye çıkan oy kadar, Güney Hüsmen’in ardından giden ve L. Mestan’ın şaşırttığı kitle oyu çıktı. Bir daha toparlanmamızın önlenmesi amaçlanarak bölünmemizin hesapları yapılmıştı. Başaramadılar. Bundan böyle bölünmeye asla yol vermememiz gerekiyor. Bölünürsek toparlayamayız. Hepimiz vatansız, inançsız, malsız mülksüz çıplak elliler gibi kalırız. Unutmayalım bize birbirimizin sıcaklığı yeter.

600 yıldan beri üzerinde yaşadığımız topraklardayız tapulu mülkümüzdür.  

İstanbul’da, İzmir’de ya da Berlin’de ya da Amsterdam’da olmamız, çalışmamız, yaşamamız hiç bir şey değiştirmez. Birlik ve beraberlik ruhunu her yerde yaşatmalıyız. Bulgaristanlı Türk ruhunun şahlanışı gücü her an artan mıknatıs gibi diğer etnik azınlıkları yanımıza çekecek, hepsi dolayımızda sarmal olacaklar. Açacağımız şemsiyenin altında hepsine yer var ve olacak. Kimlik davamıza katılan kardeşimizdir. Toplumun kendi kendini yeniden üretebilen, ilham kaynakları olan,  kültürünün geleneksel biçimlerini de yaşatabilen, dini ve dini esin kaynağı olan etnik toplulukların dirilişini hepimizi bekliyor.

Bu şans 21. yüzyılda bize düşmüştür ve gerçekleştirmek zorundayız.

Beklenen birliğimiz kendiliğinden oluşacaktır. Bulgaristan’ın yarını bizleriz. Sizlersiniz! Dünü de bizdik. Biz çekildik, topraklar nadas kaldı, köprüleri ve baraj duvarlarını seller aldı götürdü. Hiçbir fabrika bacası tütmüyor. Yollarda yalnız yabancı plakalı taşıt araçları dolaşıyor. Memleketimizin gözü bizdedir. Gelecek de bizimdir!

Oyuna gelmeyelim. Seçimin her türüne, her tuzağına her şekline hazırlanmak, her seçimde zafer kazanmaya hazırlanmak hepimiz için büyük şanstır.

Dimdik ve birbirimize kopmaz biçimde bağlanmış ve kenetlenmiş olduğumuzu önce ilk şehidimizin düştüğü Killi “Türkan Çeşme” 2017 şehitlerimizi anma mitinglerinde gösterelim. Toplanma saati 10:00 Tarih 26 Aralık 2017. Gelecek tarihine bağlı kalan, tarihini yaşatan insanlarıdır. Yani bizimdir…

Lütfen paylaşınız.

Reklamlar