Tarih: 06 Mayıs 2018

Yazan Şakir ARSLANTAŞ

Konu:  Askeri nümayişin yönü değişti

6 Mayısta Bulgaristan’da “Kahramanlar Günü” (Hz. Georgi Günü) ve “Ordu Bayramı” kutlandı. 3 gün resmi tatil. Sofya’da yapılan askeri nümayişi TV’de izledim. Cumhurbaşkanı Rumen Radev katıldı. Kutlama konuşması yaptı. NATO’dan, ülkedeki US üslerinden söz etmedi. Resmi tribünde NATO ve US askeri güçlerinin temsilcileri yer almadı. Bulgar bayrağı Helikopterle taşındı, NATO ve Avrupa Birliği bayrakları yoktu.

Dikkati çeken başka bir özellik de şu oldu:  Başbakan Boyko Borisov, GERB partisi meclis grubu başkanı, partinin ikinci adamı Tsetan Tsetanov, Başbakan yardımcısı aşırı milliyetçi Valeri Stoyanov, Rusçu “Ataka” partisi lideri Valen Siderov, Bulgaristan’ın NATO askeri paktından çıkmasında ısrar eden “Volya” partisi başkanı ve halk meclisi başkan yardımcısı Veselin Mareşki törene katılmadılar.

Hıristiyan dini resmi temsilcileri dışında, öteki dinlerden temsilciler, parlamento içi ve dışı siyasi partilerden Hak ve Özgürlükler Hareketisi’nden (DPS-HÖH), Demokrasi İçin Sorumluluk, Hoşgörü ve Özgürlük (DOST) partisinden ve Hürriyet ve Şeref Halk Partisi’nden (HŞHP) sivil toplum örgütlerinden temsilci katılmadı.

Askeri nümayişe 5.500 asker ve subay, askeri araçlar katıldı. Zırhlı birlikleri 1970’lı yıllarda üretilen “T-72” tankı temsil etti. Yerli yapım, karada ve suda giden zırhlı araçlara 15 km menzilli havan topları ile donatılmış araçlar geçti.  Varşova Paktı yıllarında Bulgar halk Ordusuna verilen “M-17” tipi 3 helikopter, bir kaç “Spartan” – askeri ve sivil nakliyat uçağı, 3 adet zırhlı CU-24 savaşçı uçağı ve 3 adet MİG – 29 jet uçağı uçtu. Roket Birliği 75 km menzili değişik füze tipleri ve C-300 savunma sisteminin 6 hedefe birden ateş edebilen modernleştirilmiş varyasyonu gösterildi.  Sofya’yı savunan uçak savar sistemlerine özel vurgulama yapıldı. Genelde tüm teknik donatım 1978’yılı Varşova Paktı olanaklarını anımsattı.

Sofya askeri nümayişinde gösterilen silahların tümü 1990 öncesi Sovyet yapımıydı. Bu silahların tümü Amerikan emperyalizmi ve NATO’dan savunma için imal edilmiştir. Ve bugün NATO üye olan Bulgaristan’ın bu silahlarla kendini Rusya’dan nasıl kollayacağından söz eden olmadı. Yorum yapılmadı.  Daha önceki yıllarda yani 139 yıldan beri, hep Rus ya da Alman silahlarıyla donatılmış olan Bulgar Orduları hep Kuzeyden Güneye yürüdü, akın etti ya da gövde gösterisi yapıyordu.

1912 Birinci Balkan Savaşı, 1913 Makedonya saldırı akını yaşandı. Silahlı kuvvetler 1913’te Batı Rodoplar’da Pomak köylerine saldırdı. Cami yıktı, isim ve din değiştirdi, kan akıttı.  1984 Aralığında küçük Türkan kıza ateş açıp öldüren bir Bulgar askeriydi.  1985 Şubatında  karlı kışlı bir gecede Sliven’in Yablanova köyüne saldıran tanklar Türkleri zincirleri altında ezerek öldürdü. Öldürenler ortada fakat hakim karşısına çıkan yok… Bu yaralar açıktır. Bayram yerinde Müslüman ve Türk yoktu.

Sofya’da yapılan 2018 askeri gösterisinde birden bire yönde değişti. Askeri nümayiş şimdiye kadar hep Kuzey’den Güney’e yürürken, bu defa Güney’den Kuzey yürüdü.  Askeri uçaklar Filibe (Plovdiv) askeri hava alanından uçtular ve Sofya semasından Kuzey’e gittiler. Helikopterler de kuzey yönde uçtular. “Düşman Kuzey’de mi?” sorusu belirdi.

Kahramanlık Günü” olarak yapılan yorumlarda hep Bulgar Çar Ordusu’nun Edirne Zaferi anlatıldı. Saldırı seferinin durdurulduğu Çatalca Çarpışmaları için de, Başkanların, Avrupa’nın ve dünyanın en kıskanç milletlerinden biri olan Bulgarların cömertliği için de  şöyle propaganda yapıldı:

1912’de Bulgar askerleri Çatalca’ya yaklaştıklarında ve İstanbul minarelerini gördüklerini Genel Kurmaya haber edince, Bulgar hükümeti Rus Çatı II. Nikolay’a bir gizi mektup gönderdi. 100 yıl sonra bu mektup açıklandı. Mektupta, “biz İstanbul’u işgal ediyoruz, 1877-78 Savaşında siz bizi kurtardınız. “Ödeşmek umuduyla şehri Size hediye etmek istiyoruz. Lütfen kabul edin!” Deniyordu.

Hurda askeri araçlarla gövde gösterisi yaparken, Bulgar ruhunu yükseltmek ve hortlamış tutmak için “şanlı” tarihten sayfalar açıp cömertlik salyaları hatırlatmak, bu defa gerçekten de gülünç oldu.

Tarihten bir şey hatırlatılacaksa, 970’te İlk Bulgar Başkenti Preslav’ın Ruslar tarafından işgal edildiğini, bir yıl sonra 971’de Bizans İmparatoru tarafından ateşe verildiğini ve küllerinin derelere savrulduğu, hatırlatmak iyi olurdu.

Çok okunan Bulgar Tarihçilerinden Stoyan Dinkov eserlerinde, 14. Yüzyılda Osmanlıya katılamazdan önce, Bulgar emirliklerinin kavgalı ve zayıflamış olduğunu, Sırpların ve Bızans’ın onları eritip yok etmeye hazırlandığını ve Bulgar kimliğinin ve kültürünün Osmanlı devrinde korunduğunu ve geliştiğini, yazıyor.

Şu unutulmamalıdır ki Bulgar Ordusu’nun Rusya işgalci saldırılarına karşı Birinci Dünya Savaşın’da (1918) verdiği silahlı çarpışmalarda yardım aldığı tek ülke Türkiye olmuştur. O zaman ilk kez olmak üzere Bulgar ve Türk şehit askerlerinin abidesi, Tutrakan’da dikilmişti.

Tarih hiçbir şeyi unutmaz.  Bulgarlar daha ilk devletlerini kurmadan, Kan Kubrat onları Kafkasya’dan toplayıp  Hun Atilla ve Avarlar’dan kalan Batı Hun topraklarına yerleştirip Büyük Bulgar devletini ilan etikten sonra, Atilla’nın 9. Kuşak torunu olan Han Asparuh, Bizans’tan Tuna kıyısında rahat edecek bir toprak parçası talep etmiştir. Bulgaristan’a böyle gelmiştir.

Ne ki, 6 Mayısta “kahramanlık günü” kutlayan Bulgarlar, 671’de Kan Asparuh’un Tuna’ya gelişinden bugüne hep Boğazlara baktı ve heveslendi. 1300 yıllık bir tarihte o zaman Konstantinapol’e saldırı hazırlıkları görülürken, savaş, yenilgi ve zafer umutları ve hayal kırıklıklarıyla geçmiştir. Bugün de Bulgar evlerindeki el işi işlemelerde minyatürlerde ya Han Krum’un Bizans Kralı I. Nikifor’un (811) kafatasından şarap içtiğini; başka bir minyatürde Bulgarların vaftiz edilişini (863), ya da 917’de Büyük Çar I. Semeyon emrindeki Bulgar ordusunun Bizanslı Foka’yı yendiğini anlatan çerçeveli işlemelere rastlarsınız. Yine evlerdeki oyma resimlerde Bulgar Haa, Prens ve Çarlarını da görebiliriz. Fakat Hıristiyanlığı kabul etmeyen, Tengri dinini Hıristiyanlığa değiştirmeyen ve ayaklanan 52 Bulgar zengininin 9 kuşak yakınlarının yok edilişi, Bizanslıların bugünkü Küstendi (Velbaş) 1104 Savaşında 15 bin Bulgar askerin binde birini tek gözlü bırakmak şartıyla hepsini kör edişini anımsatan ve genç kuşakları ibret almaya zorlayan hiçbir hatıra yaşatılmaz.

Bu tespitler Osmanlı devri için de geçeridir. 300 yıl huzur içinde, hoşgörü ve iyi komşuluk ortamında yaşananlar devlet eliyle unutturulurken, birçok olay da çarptırıldı. Okul kitaplarında 1876 Batak olaylarını “yaşatan” Leh ressamın tablosu tamamen uydurmadır. Artık Bulgar gerçekçi tarihçilerin de yazdığı gibi, Batak olaylarına hiçbir yerli Türk katılmamıştır. Şehir Müzesinde üst üste yığılmış kafatasları etraf köy kabirlerinden toplanmıştır.

Aynı yılın Nisan ayında evlerini yakan Bulgarlara Sofya’da ki İngiliz Konsolosluğu tarafından para ödendiği gerçeği gizlenmiş ve tarih çarpıtılmıştır.

6 Mayıs günü Sofya’da Bulgar Ordu Bayraklarını takdim eden, onlara kutsiyet veren papazlar  tarihin neden arınması gerektiğinin farkında mı acaba!?

Bir ülkede yaşayanların yarısı silah taşıma, barış kahramanı olma ya da şehit olsalar bile mezar taşı hakkı olmayanlar listesinde olduğu için,  öteki yarısının da kahraman olma ve kutsanma hakkı olmamalıdır.

Bütün halk tarafından sevilip sayılmayan kahramanlar, kahraman değildir!

Okuduğunuz için teşekkürler.

Reklamlar