Seyhan ÖZGÜR

Dünya’da soylu adam kalmadı gibi. İtalya Başbakanı Berluskoni’dem sonra AB ülkelerinden diğer başbakanların da ipi pazara çıkmaya başladı. Bulgaristan’ın eski Başbakanı B. Borisov aşağıdaki olayda adil bir yargılama olursa hapsi boylayabilir.

Duruşmalarını Strasburg’ta yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2012 yılının Kasım ayında aldığı bir kararında, “General B.B.” yani General Boyko Borisov adını kaydetti. Bulgaristan Haskovo ili Harmanlı kasabasına bağlı bir kır evine karşı yapılan bir polis operasyonunda ağır silahlar kullanılarak öldürülen ya da Bulgar makamlarınca tanzim edilen bazı belgelerde yazılı olduğuna göre (intihar eden) Todor Dimov – Çakır isimli şahısın nasıl öldüğüne ilişkin olasılıklar, kamuoyunu iyice karıştırdı. AİHM Bulgar devletini 50 bin Euro tazminat ve 4 700 Euro mahkeme harcını ödemeye zorlarken, ölüm sebebi ile ölümün nasıl olduğuna ilişkin soruşturmanın yeniden yapılmasını istedi. Operasyonu yönetenin İç İşleri Bakanlığı Sekreteri General B. Borisov olunca herkes pür dikkat kesildi. Çünkü daha önce Macaristan Bakanlar Kurulu tarafından 2 defa resmi ziyaret için Budapeşte’ye davet edilen eski Başbakan B. Borisov, başka 2 ölümle ilgili hakkında mahkeme kararı olduğundan dolayı, davetlere uymadı.

 

AİHM’de görülen davanın  özetini sunuyoruz.

Todor Dimov –  Çakır feci bir şekilde öldürüldü. Titizlikle saklanan olay delillerini ve onun hayatından bazı ayrıntıları artık herkes öğrendi. Harmanlı doğumlu olan Çakır, 11 Aralık 2003’te “Büyük Gergana” mevkisinde, 100 polisle 24 saat çarpıştı. O vakit İç İşleri Bakanlığı Genel Sekreteri General Boyko Borisov’tu.  Yıllardan beri Savcılık ve polis yıllardan beri, Çakır’ın çatışmada “teslim ol “çağrısına uymadığını ve bir el bombasıyla intihar ettiğini iddia etti.

Ne var ki, bir ay önce,  Strasburg AİHM bu çatışmada tek başına olan bir kişiye karşı olağanüstü büyük polis gücü ve mühimmatın çok aşırı ve kaba bir şekilde kullandığını esas aldı ve Bulgaristan’ı cezalandırdı.

 

AİHM’nin isteğine uyularak, Çakır’ın mezarı açılıp naşı çıkarıldığında, kendi kendini öldürmediği, polisler tarafından barbarca öldürüldüğü ortaya çıktı. Mezar açılırken AİHM yargıçları hazır bulundu. Daha somut bir ifadeyle, Çakır’ın el bombası atan bir ağır silaha hedef olduğu açıklandı. Adli hakime göre, tam nasıl öldürüldüğü anlaşılmasın diye, ölümden sonra naaş yakılmıştı. Çakır’ın oğlu ise, mezardan çıkarılan babasının sağ kolunun olmadığını anlatıyor.

 

Çakıra karşı, olağanüstü şiddetli bu polis operasyonu yöneten B.Borisov ise, “ağır silahtan atılan el bombası kullanılması için emir vermediğini” iddia ediyor. Çakır’ın yakınları ise yeniden başlayacak olan soruşturmada gerçeğin ortaya çıkacağına inanıyor. Bu arada, B. Borisov’un, yakın arkadaş çevresinde, “Çakırı ben öldürdüm!”dediği anlatılıyor.

Bu arada, bir Harmanlı eşkıyası olarak bilinen Çakır,  neden kendinin olan bir eve saklanmıştı? Sofya’dan ona karşı kullanılmak üzere ağır silahlarla silahlanmış büyük bir baret taburu neden gönderilmişti? Onun, kızları fuhşa zorlayan bir şaki olduğuna ve 2 yıl hapiste yatması gerektiğine ilişkin resmi açıklamalar ise, hiç kimseye inandırıcı gelmedi.

 

Oğlunun öldürülmesinden sonra Bulgar TV kanalarında defalarca konuşan Çakır’ın anası, 78 yaşındaki Mara Çakırova şunları anlattı: “ Sebep kız falan olayları değildir. Oğlum hapis yatıp cezasını çekmek istiyordu. Onu aramalarının nedeni farklıydı. 10 Aralık sabahı Sofya’dan 2 arabayla gelen komandolar Harmanlıya indi. Oğlumun poliste tanıdıkları vardı. “Kurtulamazsın, seni öldürecekler!”  haberi hemen geldi. Bu sebeple o kır evimizde

Siper kurdu ve saklandı. Oğlum tanınmış politikacılar, polisler ve katiller hakkında birçok şey biliyordu.

 

Çakır hakkında polisin elinde bulunan ek bilgiler:

1990’lı yıllarda Çakır Haskovo yakınlarından geçen ana yol kenarsındaki “Büyük Gergana” TIR parkında yöneticiydi. Bölge eşkıyasıyla bağlantı halindeydi. Bu park alanı Türkiye’den Bulgaristan’a TIR’la giren uyuşturucunun korunduğu büyük bir depo gibidir. O dönemde “Büyük Gergana” aylar sonra Amsterdam’da öldürülen, Todor İvanov – Doktor’un ve Çakır’ın iplerini çeken eski uyuşturucu amirliği polislerinin himayesinde bulunuyordu. 1999 yılında Çakır bu işyerinden ayrılmaya karar verdiğinde, her şeyini kaçakçıların ele başı Konstantin  Dimitrov – Kosyo Samakovetsa devretmişti.

 

Çakır yeni yerde iş başını, kaçakçı dünyasında ad yapmış biri olan Sliven’li Yosif Yosifov’un çevresinde yaptı. Yosifov, Hollanda’ya fahişe götüren yolu kontrol ettiği gibi, küçük miktarda uyuşturucu işi de yapardı. Fahişe ve uyuşturucu sevkıyatçısı işleriyle uğraşırken 2002’de yardımcısı Çakır polis ağına düştü. Çakır ile Yosko arasındaki telefon görüşmeleri polis tarafından dinlenir.

Bu görüşmelerin birinde, Yosko’nun Sliven köylerinden birinde bulunan dağevinde 2003’te yaptığı ve polisin dikkatini çeken üçlü bir görüşme var. Bu görüşmeden şöyle bir ayrıntı anlatıyorum. Sofya’ya uçakla gelen ve daha sonra Amsterdam’da Kosyo Samakovetsa’yı öldüren Hollanda vatandaşı Ervin Veker bu görüşmeye katılmıştır.

6 Aralık 2003’te Amsterdam’ın “Dam” meydanında gün ortasında öldürülen Kosyo Samakovetsa kurşun sıkmazdan önce Ervin Veker Bulgaristan’ı üç dört defa ziyaret etmiştir. Onu her defasında uçak limanında Çakır karşıladı. Hatta bir defasında Hollandalı konuk Çakırın Sofya’daki dairesinde kaldı. Bu daireyi ona Yosif Yosifov hediye etmişti.

 

İki gün sonra yani 8 Aralık 2003’te Çakır, Kosyo Samakovetsa’ nın öldürülmesiyle ilgili tutuklanacağını ve ifadesinin alınacağını öğrendi. Tutuklanması, General Boyko Borisov tarafından yönetilen ve “Kelepçeler” kod adıyla bilinen operasyon kapsamında olacaktı.  Çakır ile Ervin Veker arasında Bulgaristan’da yapılan görüşmelerde ispatı mümkün olmayan şeyler konuşulduğunu iddia etmek doğru olmaz.  O sorguya çekilmiş olsaydı,  sorgu sırasında Kosyo Samakovetsa’yı öldürmeyi azmettirenin acaba açıklar mıydı?

 

Azmettirene götüren izler bu olayda her defasında o dönemde faal olup, kısa adı “CİK” olan (Güvenlik ve Sigorta Şirketi) yönetimiyle sıkı ilişki halinde olan Yosko Yosifov’a çıkıyor. 2003 yılından birkaç yıl sonra Başbakan olan Boyko Borisov “CİK” şirketiyle ilişkilerini henüz koparmamıştı. Güvenlik kayıtlarında, Kosyo Samakovetsa ile İvan Todorov – Doktor arasında geçen ve kaydı korunan bir telefon görüşmesinde meslekten “itfaiyeci” olan İç İşleri Bakanlığı Genel Sekreteri Boyko Borisov hakkında “pişirilip yeneceği” ifadesi geçmiştir. Bu sözleri “öldürüleceğim” şeklinde algılayan B. Borisov, o zamandan sonra İvan Todorov – Doktor’a diş biledi.

 

Bu nedenle olacak ki, bu olayda yanıt bekleyen bazı önemli sorular vardır. Todor Dimitrov – Çakır’la hesaplaşmak üzere Sofya’dan neden 30 bereli,  5 nişancı getirilmişken, Haskovo il polisinden de ağır silahlarla silahlı bir polis timinin neden alındığını anlamak zordur. Bulgaristan’da bereli komandolar İç İşleri Bakanı’nın emrindedir. Bakanlığın Genel Sekreterine bereli komandolara emretme hakkı tanınmamıştır. Harmanlı’deki operasyon yürütülürken İç İşleri Bakanı Petkanov olay yerinde yoktur.  Dikkatleri üzerine toplayan başka bir nokta olan, bu operasyonu bizzat yönetmek için Boyko Borisov’un olay yerine neden gittiğini açıklayabilmek de son derece zor bir iştir. Yerliler ve polisler arasında  “bakın ben kimim” dercesine benliğini gıdıklamak için mi? Yoksa bomba atarla nasıl ateş edildiğini öğrenmek için mi? Yoksa uygun olmayan olay tanığımım nasıl yok edildiği göstermek için mi oradaydı? Bilinmeyen başka sorular da var. Yeni başlayan soruşturma yanıtsız sorun bırakmayacaktır. Borisov hakikatten bir katil mi?

Reklamlar