Alptekin CEVHERLİ
1980 – 1988 yılları arasında hemen güneyimizde yaşanan bir savaş vardı, yaşı müsait olanlar hatırlar, İran – Irak Savaşı.
Batı ve Doğu’nun en yeni silahlarını denediği, hurdaya çıkanları da sattığı bu savaşta, on binlerce kişi ölürken, 8 yılın sonunda cephe hattında bir metre bile ciddi oynama olmadan savaş bitmişti. Bu savaşta ölenlerin çoğunluğu İran ve Irak’ta yaşayan Türkmenlerdi. Her iki devlet de cephe hattına ülkelerindeki Türk asıllı askerleri sürmüştü. Zaten savaş da Türk bölgelerinde yaşanıyordu. Bu nedenle de savaşın asıl hedefinin bölgedeki ezici Türk nüfusu bitirmek olduğu yıllarca söylendi durdu.
İran – Irak Savaşı’nda; 1984’te Fransa’nın Irak’a sattığı Mirrage savaş uçakları, 1986 yılında açığa çıkan ve ABD kamuoyunun tepkisini çeken ‘İrangate’ skandalı (ABD’nin kongre kararına aykırı olarak, Nikaragua’daki anti-komünist gerillaları finanse etmek için İran’a silah sattığının ortaya çıkması) ise savaşın perde arkasındaki asıl aktörleri sergiliyordu.
Savaşın sonlarına gelindiğinde Irak; ABD, Fransa ve İngiltere’den aldığı kimyasal silahları Halepçe üzerinde kullandı ve 5000 insanın ölmesine neden oldu. Humeyni, ise ani bir şekilde 18 Temmuz 1988’de BM’nin 598 sayılı kararını kabul etti ve böylece sekiz yıl süren savaş, hiç beklenmedik bir anda sona erdi. Bu sona ermede Rahmetli Özal’ın telkini olduğu da söylendi.
Sovyetler Birliği yıkıldı, komünist sistem çöktü.
Ardından Saddam Hüseyin, ABD’nin telkiniyle Kuveyt’e girdi. Veee, hop 2 Ağustos 1990’da 1’nci Körfez Savaşı.
Çöl Fırtınası Harekâtı başladı… “Saddam, Küvet’ten çıkmam(?)” dedi.
Barzani ve Talabani kontrolündeki Peşmerge kuzeyden, ABD ve müttefikleri havadan Saddam’a karşı savaşa başladı. Saçma bir şekilde 36’ncı paralelin kuzeyi uçuşa yasak bölge oldu. Çekiç Güç sınırlarımıza geliverdi. ABD helikopterleri Peşmerge yerine PKK’ya yanlışlıkla(!) yardım sandıklarını attı durdu…
Irak ordusu Kuveyt’ten atıldı. Baba Bush, “Bu çağda, güç kullanılarak sınırlar mı değiştirilirmiş” dedi. Türkiye ise “Artık dünya yerine oturmuştur. Bundan sonra sınır değişiklikleri olmaz, savaşlar (sadece) ekonomik olacak” diye uyutuldu.
Derkeeen, 2’nci ve 3’üncü Körfez Savaşları ile Oğul Bush, Saddam’ı devirdi. Irak’ı güneyden girip işgal etti. Peşmerge ise kuzeyden Kerkük’e girip, tapu ve nüfus müdürlüklerini yağmaladı. Bizim Meclis ise Hükümetin bütün baskısına rağmen Irak’a kuzeyden ABD ordusu ile girmemize izin vermedi. Bu oylamada Barzani’nin bazı vekilleri duygusal yönden ikna ettiği de söylendi.
Savaş bitti, Saddam Hüseyin idam edildi.
Askerlerimizin başına çuval geçirildi. Özel harekât polislerimiz, müttefikimiz ABD askerî üssüne 200 metre mesafede yarım saat çatışıp şehit edildi.
Arap Baharı başladı. Peşmergeler Suriye askerî konvoyuna saldırdı 500 Suriye askeri öldürüldü. Derken Suriye karıştı. DEAŞ (IŞİD) icat oldu; hatta bir günde Musul’u aldı. Dünya tarihinde görülmemiş idam fantezileri yaşattı. Peşmerge Musul’u kurtardı…(?)
Bağımsızlık gündeme geldiğinde, hep Barzani ve Talabani öyle bir şey yapmaz dendi.
Netice, 25 Eylül 2017 Irak’ın kuzeyinde referandum ile birlikte bağımsızlık oylandı.
Fıkra bu ya; bir TV kanalı her ülkeden bir kadın seçerek erkeklerin aldatması üzerine bir araştırma yapmak ister.
Soru şudur, “Kocanızı başka bir kadınla yakalarsanız ne yaparsınız?”
ABD’den katılan kadın: Benim neyimi beğenmedin diye hesabını sorardım der.
Rusya’dan katılan kadın: Hiç bir şey sormam ve direk evi terk ederim der.
Fransa’dan katılan kadın: Sevgilime gider beni teselli etmesini söylerim der.
İran’dan gelen kadın: Kadını öldürürüm der.
İsrailli kadın: Kocamı da, o karıyı da öldürürüm der.
Arap kadın: Kocamı alnından vururum der.
Türkiye’den katılan kadın: ‘Benim herif, öyle şey yapmaz’ der!
Netice?
Hak şerleri hayreyler, arif anı seyreyler.
Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler.
Mezopotamya’da yeniden Türk sancağının dalgalanacağı günler yakındır…
Reklamlar