Tarih: 06 Haziran 2018

Yazan: Nedim AKIN

Konu: Kavgamız yeni değil. Etrafımıza baktığımızda faşistlerle çevrili olduğumuzu hemen görürüz.

Başkan Emmanuel Macron’un okyanus içinde sığınmacılar için yüzer gettolar yaratma planı tepki bulmadı. Çünkü Fransa’nın iç içiymiş. Felaketzedelerin Avrupalıların gözünden uzak okyanus üstünde dalgalarla sallanan adalara sünülmesi fikrini Almanya Başbakanı Angele Merkel de Brüksel’de AB merkezinde destekledi. Zavallıları çağıranlar şimdi kurtulma yolları arıyorlar. Bize karşı başlayan yeni baskılara da seyirci kalıyorlar. Faşizme karşı insan hakları bayrağını, azınlık hakları bayrağını yeniden yükseltme zamanı geldi.

Eski Zara (Stara Zagora) belediyesinin ildeki Türk isimli yerlerin isimlerini değiştirmesi de Sofya’da Avrupa Konseyi (AK) bileşiminde tepki uyandırmadı. Yemelerine içmelerine bakan heyetler yerel haberlere dikkat çevirmedi. Birkaçı grup hafta sonunu Karadeniz sayfiyelerinde geçirdiler. Otel ve lokanta isimlerinin Batı dillerinden çalınmış olmasından endişe duymazken, sokaklarda, lobilerde, gece kulüplerinde, dondurmacı ve kahvelerle bistrolarda yalnız Rusça konuşulması bazılarını endişelenmişler. Kendilerini işgal edilmiş bir toprak parçasında hissedenler olmuş.

Avrupa Birliği’nden Çingeneleri modernleştirerek uygarlaştırmak için alınan bavul bavul paraların Moldova ve Ukrayna’dan çağrılan kısa etekli garson kızların Bulgarlaştırılmasına harcandığına şaşmamışlar. Her meydana dikilmiş Rus anıtları ve Rus isimli sokaklara, “Kamçiya” (Kamçı nehri) bölgesinde kapalı Rus sayfiyelerine akılları takılmış.  Bir AB ülkesinde Rus işgal mıntıkaları olmasına anlam verememişler.

Sofya’da AK Milli Kültür Evi (NDK) önünde yılın kitap sergisi bu defa çadır kitapçılarda açıldı. 21 çadırın her birini dolaşanlar en kalın, lüks baskı 2 eserden etkilenmişler. Birisi, Bulgar Dilinde Yeniz Sözler Sözlüğü. Sofya’da, 2010 yılında,  “Bilim ve Sanat” yayınevi tarafından derlenmiş ve basılmış. XX. Yüzyılın sonu ile XXI. Yüzyılın birinci 10 yılını kapsıyor. 515 sayfa. 1989-2010 yılları arasında genelde elektronik yoldan Bulgarcaya 240 milyon sözle baskı yapılmış, bunlar 6 700 elektron belgede, 1400 kitapta ve 5 300 periyodik yayının ayrı ayrı nüshalarında toplanmıştır. Konuya ilişkin, aynı dönemde çıkan 167 araştırma eseri ve tez de irdelenmiştir. Bu eserden Bulgar diline yeni sözlerin % 80 gibi bir miktarda Batı dillerinden girdiği ortaya çıkıyor.

Batı dilleri Bulgar dilini boğarken, Türkçemize, güzelliklerimizce düşmanca saldırılar anlaşılır gibi değildir. Bu işe L. Mestan’ın meclisteki anlaşılmaz bir Bulgarca ile okuduğu raporlar ve konuşmaları da her şeyin çarpıtılmasında özel bir rol oynadı. Sade olmayı öğrenemedik gitti…

Konuya ilişkin ikinci eser ise, Bulgarcadaki Yabancı Sözler Eseridir. Aynı yayın evi tarafından basılan bu kitap 850 sayfadır ve Bulgar diline sızmış ve halkın anlamını bilmediği sözlerle ilgili açıklamalarda bulunuluyor. Öyle ki medyada kullanılan söz ve kavramlar sıradan dinleyici ve seyirciler tarafından işitilse ve izlense bile, kimse ne konuşulduğunu anlayamıyor.

Bu gerçeklere dayanılarak Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in danışmanlarından Prof. Dr. İvo Hristov, meclis kürsüsünden “halkın % 40’ının okuryazar olmadığını, % 60’ının okuduğunu anlayamadığını ve % 80’ini de çaresiz (debil)” olduğunu söyledi. İnsanlar yaşadıkları toplumsal ortam içinde tamamen yetersiz bir durumda bırakılmışlardır.

İşte böyle bir ortamda Bulgaristan’ın Eski Zara (Stara Zagora) eyaletinde tarihi mekânların, köylerin, kentlerin, toponimlerin, isimleri Belediye Meclisi kararıyla değiştirildi. “Balkan” gibi bazıları Farsça’dan gelen isimler de değişiklik gördü. Böylece faşist zihniyetli, üstünlük taslayan Bulgar zihniyeti yeniden hortladı ve XXI. Yüzyıl sözde “soya dönüş” yani Bulgarlaştırma siyasetini başlattı. Olay mecliste tartışıldı. “Ataka”, “Yurtsever Cephe”, İç Makedon Devrim Hareketi VMRO voyvodaları ile Avrupa Birliği fonlarından maaş alan eski Bulgar polis ve Komünist Partisi sekreterleri, Varşova Paktı subayları ve milis generalleri vb birlik olarak, “Burası Bulgaristan biz ne dersek odur!” dediler. Kendilerini haklı göstermek için de “Biz bu işe daha 1879’da başladık. Bulgar Etnik Modeli – Ahmet Doğan’ın, Hak ve Özgürlük Hareketi (DPS) falan filanın malı, icadı, bulgusu değil, bizimdir” demekten geri durmadılar. Böylece büyük bir gerçek ortaya çıktı. Ahmet Doğan’ı büyük bir “model mucidi” yapanlara neden deste deste para ödendi anlayabilmiş değilim. Bulgarlar tamamen boş kafalı insanlardan çok sevilen ve sayılan insan yaratma işinde hakikatten ustalaşmışlar. A. Doğan örneği buna kanıttır. Köylüden katil, katilden ajan, ajandan hain, hainden halk lideri yapmak gerçekten çocuğun gazını çıkarmak kadar zor bir iş olsa gerek. Bravo!

Bulgarların kendilerine göre, Türk yer isimlerinin Bulgar isimleriyle değiştirilmesine (toponomi değişikliğine) daha 1934 yılında başlanmıştır. O zaman da Eski Zara öncü olmuş, ulusal baskıya oradan başlanmış ve bu işi, 1934 askeri darbesiyle görev başına gelen ve Başbakan olan Kimyon Georgiev başlamıştır. 1936 yılında K. Georgiev Rusya dış istihbarat örgütü KGB tarafından ajan olarak kazanılmıştır. Ne ki, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün Çar III. Boris’e gönderdiği bir mektupla bu çılgınlığa son verilmiştir.

1970 ve 1980 yıllarında sözüm ona “soya dönüş” zulmüyle toslayan Bulgar totaliter devletçiliği, halen çok ağır bir bunalım içinde ve etkin bir askeri güce sahip değildir. M-19 askeri uçaklarını şu an onarım için Moskova’ya göndermiş olsa da, onarım süresince dışardan gelecek muhtemel bir saldırıya karşı Rusya Federasyonu himayesi altında bulunduğundan dolayı yeni Bulgarlaştırma aşaması başlatarak yılan gibi başını delikten çıkarmıştır. Bunlara, Cumhurbaşkanı Radev’in Moskova ziyareti esnasında Başkan V. Putin ile 40 dakika özel görüşmede bulunduğu da eklenmelidir. Bu olay, 2 yıldan beri hazırlanmıştır. 31 Mayıs 2018’de 838 yerin isminin değiştirilmesi onlara göre, zayıf bir günümüzde gerçekleştirilmiştir. Şu aylarda TSK’nin Doğu illerinde konuşlanmış olmasında, Afrin, Membich ve PKK, DEAŞ ve FETRO operasyonlarıyla angaje olmuş olmasında fırsat aranmıştır. T.C.’nin erken genel seçim kampanyasının da gerilimli geçmesi, ortamı, son yıllarda 4 milyon savaş kaçağının T.C.’de barınması da sinsi planların yerine getirilmesine engel olunamayacağı inancını güçlendirmiştir.

Eski isimlerin yok edilmesi, Bulgaristan’da Osmanlı mirasının ve Türklüğün yok edilmesine doğru yeni bir başarıdır. Bu saldırı durdurulamadığı halde yenileri beklenebilir.

Yeni s.o. “soya dönüş” sürecinin 1984-1989 döneminde olduğu gibi tepki ve protesto dalgası uyandırmasının önlenmesi için Bulgar diplomasisi hareketlendi. Bunun için Sofya AK toplantılarından da yararlanıldı. Bulgaristan etnikleri ezme siyasetinde AB kurumlarını arkasına almayı başarıyor. Gelecek yılın Mayıs ayında yapılacak olan AB meclisine milletvekili göndermek için daha şimdiden çalışmaları başlatmak zorundayız. AB meclisi azınlıklar ve hukuk komisyonlarında delege edilmiş milletvekilleri bulundurmak zorundayız…

Kırım’da, Vladimir Putin’in elini öpen, aşırı milliyetçi, faşist uzantısı, üstüne Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) eski lideri Ahmet Doğan’ın 1 600 000 (bir milyon altı yüz bin) leva ile tescil ettirilen “Ataka” partisi lideri Volen Siderov, Türklere karşı her hareketin, saldırının, tüm tuzakların ve açılan yeni hendeklerin baş mimarı olarak İran’a gitti geldi. İran ile Bulgaristan’ın arası şu Bulgarlaştırma yıllarında da yağlı ballıydı. İran isimlerimizin değiştirilmesi, camilerimizin kapatılması, kör cahil, geleneksiz ve görenek siz bırakıldığımız yıllarda da, zulüm yıllarında da bizim lehimizde ağzını açmadı, bir protesto bildirisi göndermedi. Kanlı olaylara sağır ve kör kaldı.

Siderov Tahran’da “”biz Yeni bir toponomleri Bulgarlaştırma yönünde bir ulusal kampanya başlatıyoruz. 1934’te olduğu gibi bu defa da pilot bölge olarak Eski Zara’yı seçtik, bilgilendirmeye geldim demiş. O, Bulgarların arı Fars (Pers) kökenli oldukları, Yeni Çağdan önce bugünkü İran topraklarında 2.500 (iki bin beş yüz yıl) bir Bulgar devleti olduğu görüşünü savunan Bulgar bilim adamlarına çanak açanlardan biridir.

Anlaşılan kendisinden Fars kökenli olduğu bilinen “Bulgar” sözünü de değiştirmek isteyip istemedikleri sorulmuş ki,  “karma karışık” anlamına gelen bu kavramın şimdilik “soy adı” olarak korunacağını cevap vermiş. Yine Pers sözlüklerinde de olan “Balkan” ismine gelince, artık bu özel ismin tarih, edebiyat ve sanat eserlerinde “Stara Planina” anlamı (Eski Balkan ya da Koca Balkan) ismiyle değiştirileceğini haber vermiştir.

Bu gelişmeler Bulgaristan için çok ciddi problem olmaya başladı. Örneğin “Bulgaria” (karışık bir halk anlamındaysa), “Bulgar” sözünün kökü olan “Bulgamak” (Frasça kökenlidir)  – 1980’li yıllarda okullarda “karıştırmak” olarak öğretiliyordu. Öyleyse Bulgarların Türk boylardan geldiğine ve karışa karışa şimdiki halini aldığına yeni kanıtlar arama kapısı açılıyor. O zaman şu isim değiştirme gayretinin tamamen anlamsız olduğu ortaya çıkıyor. Prof. Dr. Stoyan Dençev gibi bilim adamları Bulgarların Türk olduğuna ilişkin tezler savundular ve alkış aldılar.

Balkanlar isminin Osmanlı evraklarında ve kütüklerinde asla kullanılmadığı biliniyor. Geçerli olan Rumeli olmuştur. Şu günlerde Yunanların, Makedonlara ülkelerinin adı olarak Kuzey Makedonya, Yeni Makedonya, Vardar Makedonya’sı bile demelerine tepki gösterirken,  resmi belgelerde Batı Balkanlar gibi isimlerin kullanılmasına göstereceği tepkiler sabırsızlıkla bekleniyor. Onlar yüzde yüz Eski Bizans, Avrupa Bizans’ı gibi isimlerde direneceklerdir. Bu gelişmeler Bulgar hükümetinin hazırlıksız başlattığı Batı Balkanlar, 6 devletin NATO’ya ve AB’ye alınması siyasetinin çok sekeceği daha şimdiden görünüyor.

Bu gelişmeler sonucu, her kafadan bir söz çıktı. Bilim adamları diğer Balkan ülkelerinde de kullanılan Türk, Arap, Pers sözlerinin değiştirilmemesini ve korunmasını önerdiler. Şimdiki durumda Bulgarcadaki Türkçe kelimelerin hepsi değiştirilmiş olsa, Bulgar dili tamamen anlaşılmaz bir dil olacaktır. Günümüzde okuduğunu anlayamayanların oranı % 60 olan ülkemizde bu oran daha da artacaktır. Bulgaristan’da Türkçe yer adları Güney Doğu, Orta ve Batı Rodoplarda, Trakya, Gerlovo, Balkan arası, Deliorman ve Dobruca’da yaşıyor. Bu il merkezlerimizin Valileri, Belediye Başkanları ve Belediye Meclisleri kararlar aldıklarında ülke diyagonalden Silistre-Satovça istikametinde kendiliğinden ikiye bölünmüş olacaktır. İslam, namaz, kuran, İfrat, ezan vb kavramların da değiştirilmesine karşı yeni bir dip dalgası yükselmesi bekleniyor ki, o zaman Bulgaristan Müslümanları ikinci kes kendi vatanlarında iktidar devirmiş olacaklardır.

Türklerin 1989 Mayıs Ayaklanması 10 Kasım 1989’da katil Todor Jivkov diktatörlüğünü devirmişti.

Bu defa totalitarizm kalıntısı Boyko Borisov’un istifaya zorlanması, İş Allah vatanımızda demokratikleşme ve adalet kapısını da açar ve halkımızın yüzü güler. Bu selin Ahmet Doğan hainini de götürmesi cani gönülden temennimizdir. Türklere kötülük yapmak için eğitilmiş ve aramıza sıkıştırılmış hiçbir kimse halkımızın önderi olamaz. Uyanık olalım.

Devam edecek.

Lütfen paylaşınız.

Reklamlar