Seyhan ÖZGÜR

Türkiye’de yerel seçimler ile Avrupa Birliği olağan Parlamento seçimleri bu defa yakın tarihlerde yapılacağı için biz Bulgaristanlı soydaşlara heyecan yaşatmaya devam ediyor.

İki vatanlı iki dilli bir topluluk olduk. Propaganda ne kadar ince hesaplanmış yapılırsa yapılsın, bazen hedefe ulaşmıyor. Hele şu Bulgaristan seçimlerini anlamak ve bu işten bir yarar sağlamak, yıldan yıla bizden uzaklaşmaya başladı. Seçim önü heyecanı, saman ateşi gibi, üç gün yanıp bir günde sönüyor. Şu AB Parlamento ateşi ise hala yanmadı, vekillerin listesi açıklanmadı, her zaman olduğu gibi bu defa da hesaplar gizli yapılıyor ve sonunda pazarda tutmuyor.

 

Hak ve Özgürlükler Hareketi biz gençler birkaç yaşımızdayken kuruldu.

24 yaşında olan, Türkiye’de dünyaya gelen, çifte vatandaş olduğu için Bulgaristan seçimlerine de birkaç defa katılan ve şu ya da bu partiye değil, oyunu her defasında HÖH –DPS partisine veren akranlarım var.

Her seçimde otobüsle Kırcaali yolunu tutan anne annem, “onlar orada kaldı desteklemezsek hakları üzerimizde kalır” diyerek yakınlarımıza hep teselli veriyordu. Yakınlarımızdan kimileri sürgündeyken onların evlatlarına o bakmış ve yine “bakmasak olmaz, onlar bizim için oralarda” sözleriyle ruh beslemiştir. Bulgaristan Müslümanları arasında “ben kopmaz ve parçalanamaz bir bütündenim” duygusu işte böyle gelişmiş ve güç toplamıştır. Hemşerilerim için “çok dürüst, çok çalışkan, çok temiz” insanlar sözlerini duyduğumda her defasında kıvanç duydum. “Biz onlardan pek çok şey öğrendik” deyenlerin hoş sohbetleri de kulaklarımı arada bir okşuyor.

 

Birlik ve beraberlikten daha iyi bir şey olmadığını dedem ve ninemden öğrendim, derken, tekrarlamış oluyorum. Onların anavatan yolculukları çok zahmetli geçmiş. Bir defa evimizle, bahçemizle, ana annemin “hanım kızlarım” diye hitap ettiğini anlattığı tavuklarımızla, yola çıkma niyetinde ikircimli olan komşularımızla akrabalarla vedalaşma zor olmuş. Anne anneme şu göçlerin en kötü tarafı neresidir?,  diye sorulduğunda, “ailelerin parçalanmasıdır evladım” cevabı basma kalıptır. Aile bütünlüğü, anne annem için en değerli olandır. Aile bütünlüğünün altında olan ise, birbirine destek vermek, yardımlaşmak, iyi kötü günde birlik olmaktır. Birlik olmanın temellerinde de ailenin bütünlüğü ve sağlıklı olması yatar. 500 bin Bulgaristan Türkünün birden sel gibi anavatana akması, bu göçün yükünü yüzde 50 hafifletmiştir. Ana babalarının anavatana yerleşme coşkusunu birlikte yaşayan çocuklar da açılan ağır yaraların daha kolay sarılmasında yardımcı olmuştur. Bu göçün en büyük özelliklerinden biri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınma dönemine rastlaması oldu. Anavatan yiyecek içecek sorunlarını, konut sorunlarını hemen hemen tarihte bırakmıştı. Türkiye halkının geleneksel Müslüman ve Türk misafirperverliğini yaşam tarzının özünde korumuş, bize kapılarını sonuna kadar açmıştı. Bulgaristan Türkleri bundan 25 yıl önce Türkiye’ye inerken beklediklerinden çok daha sıcak ve tamamen hoşgörülü bir ortam buldular. Fakat o kavuşma anlarına kavuşmazdan önce haftalarca yollarda süründük, beraberlerine aldıkları kavanoz ve kutulara sıkıştırdıkları, bohçalara sardıkları ekmekler, yiyecekler, peynirler, domatesler tamamen bitmişti. Torbalara doldurdukları sular yal olmuş, toz toprak içindeydiler.

Zorlu  yolculuk sabır canlarını iyice daraltmıştı.

Dedemin en çok tekrarladığı sözler hep “çekiler, taşkın dere gibi akıp diner, sızılar geçer unutulur, yeni günleri yalnız biz değil, bahar yaz da bekler” diyordu. Köy yaşamı hayatı mevsimlerin nöbet devredişi olarak algılarken, büyük şehirlerde bu etki bahçe çiçekleri ve sokağımızdaki ağaçların yeşerip sararmasıyla sınırlıdır.

 

Biz, hayata yeni giren genç kuşak, Bulgar devletinin gerek Çarlık döneminde gerekse sosyalizm ve totalitarizm yıllarında dede ve ninelerimize, ana ve babalarımıza, yakınlarımıza uyguladığı sıkıntılı politikayı, bizden önce kuşağın ve daha geriye uzanan birkaç kuşağın başından geçeni katıldığımız sohbetlerde, kahve köşelerinde, dernek toplantılarında ve anma törenlerinde öğrendik. “BULTÜRK” derneğinin bu yoldaki bilgilendirme çabaları çok etkin oluyor. Okul hayatı Türkiye’de başlayan bizler, öğrenimimizi burada bitirdik. Bulgaristan Türkleri hakkında edebiyata girmiş bilgileri Osman Kılıcın Öyküsünden,  Embiya Çavuş’un “Belene” ve hapishane anılarından, Sabahattin Özbayram’ın Bulgaristan Türkleri Şiir Ansiklopedisinden, araştırmacı yazar Mehmet Türkler ile şair ve yazar Ömer Osman Erendoruk’un seve seve okuduğum kitaplarından öğrenebildim.

Bu arada, üyesi olduğum BULTÜRK Kültür ve Hizmet Derneği Başkanı Rafet Ulutürk’ün soydaşların vatan yaşamından uzak kalmamaları için yürüttüğü yoğun çalışmalar ve düzenlediği etkinlikler kıvanç duymaya ve takdir edilmeye değerdir.

Onun yönetiminde çıkan “Bultürk Gazetesi” ve Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi yayınları, bu merkezin “bghaber. org” haber, yorum ve röportajları geçmişe ait olduğu kadar,  aktüel Bulgaristan politikasını kesintisiz bir bütünsellik içinde anlamamıza ve anlatmamıza yardım oluyor. Dernek görüşmelerinde hapislerde ezilmiş, “Belene” toplama kampından geçmiş kahramanlar totalitarizm yıllarını anlatırken genç kuşağı yalnız bilgilendirmekle kalmıyor, aynı zamanda her bakımdan uyarıyor.

 

Bu etkinliklerin AB Parlamento seçimleri arifesinde daha da kızışması, “KİMİ SEÇELİM!” sorununu güncelleştirdi. Şimdiye kadar hep HÖH – DPS ne dediyse onu yaptık, tanımadığımız insanlara oy verdik.  Şu adına demokrasi denen ve halkın vereceği oydan güç alan sistem çok güzel de, Bulgaristan’ da demokrasiye geçişin başarılı yapılamaması, komünistten sosyalist ya da sosyal demokrat olarak, kabuk ve biçim değiştiren, kâh birleşen, kâh parçalanan totalitarizm kalıntısı partilerin özgür politika üzerine şemsiye germiş olması değişimin karakterini etkiliyor. Hiçbir konuda seçmene hiçbir şey sorulmadığı izlenimi doğuruyor. Birde devlet politikasının % 20 gibi seçmen katılımıyla belirlenmesi, işten anlayan ve iş yapacak olan isabetli şahısların seçilmediği izlenimi yaratıyor. Yeni seçim kanununda halkımızın menfaatlerinden yana hiçbir şey olmadığı görülünce Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in majoriter (çoğunluk seçim) sistemi uygulanmasını da öngören bir yeniliği yaşama çağırmak ve uygulamak için halk oylaması yapılması çağrısı için 560 bin oy toplandı. Meclis Genel Kurulunda gerekli oylamanın yapılması gerekiyor. Bu yasanın kanunlaşması durumunda, seçmenlerimiz de dernekleri aracılığıyla kendilerinin gösterecekleri, tanıdıkları, bildikleri, kendisine güvendikleri ve inandıkları adaylara oy verecekler ve meclise kendi adamlarını göndereceklerdir.

 

Avrupa Birliği Parlamentosunda halen seçilmesi yüzde yüz garantili bir Bulgaristanlı Türk ve Müslüman aday gösterilmedi. HÖH – DPS partisi adaylarını açıklamadı. Kimi göstereceği belli değil. Ne düşündükleri de belli değil. İzledikleri politik çizgi halkımızın ve özellikle soydaşlarımızın menfaatlerine ters olduğundan dolayı kimseyi ilgilendirmez oldu.

Batı Avrupa Yeni- Liberallerinden bazı kodamanlara söz verdikleri basında açıklandı.

Oysa bizim genç, okumuş tahsilli, şerefli kadrolarımız var.  Onlarcası AB Parlamentosunda çok başarılı çalışabilir. Tartışmalara katılır ve menfaatlerimizi savunabilir.

Bu arada bazı isimler açıklandı.

Eski Baş Müftü Nedim Gençev’in oğlunun BSP  aday listesinde 6. sırada belirmesi ilginçti. Fakat, hemen ertesi gün Bulgaristan Sosyalist Partisi sözünden vazgeçti ve listeyi bozdu.

Demokratik Güçler Birliği (CDC)  birleşik listesinin başını Nadya Neyska çekti. Bu eski Dış İşleri ve AB komiserini televizyoncu  Boyko Stankuşev’ten izlrken liste üçüncüsü olarak   Razgdarlı Evgin belirdi. Bu ölü partiden milletvekili çıkması zor olur. Reformcu Blok listesinde Türk isme rastlanmadı.

 

Böyle bir durumda, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının kendi sorunlarını ve dertlerini AB Parlamentosuna taşıyabilmeleri için 2-3 bağımsız AB milletvekili çıkarma kapısı açılmış bulunuyor. Yeni bir bağımsız liste oluşturma zamanı gelmiştir. Böylece, bu liste ile Bulgaristan Türkleri,  Pomaklar ve Müslüman Çingeneler bir olup, daha kapsamlı bir propaganda ile tüm sorunlarını sistemli bir biçimde ve halkın anlayacağı bir şekilde meydanlara, gazete, radyo ve TV programlarına taşımalıdırlar. Kampanyanın ona buna karşı olmasına gerek yok. Biz kendimizi en iyi biliriz ve iş yapacak adamı tanırız. Bu bakıma halkımız şaşmaz. Oyunu boşa atmaz.

 

Türkiye’den soydaşlarımızın aktif katılımla vereceği oylarla Bulgaristan Türklüğü ve Müslümanlığı ile olan kader ve sorun birliği, çözüm yollarının tek oluşu ortaya çıkacak ve herkes seçim doğruluğuna inanacaktır. Türk ve Müslüman kimliğimiz üzerindeki tehlike çanlarının durdurulması yolu budur. Bizi savunmayan, saraylara saklanan, halkımızın sorunlarına yüz çeviren, tokları değil açları görmek istemeyen HÖH – DPS vurdumduymazlığından kurtulma yolumuz budur.

 

Seçmenimiz Ahmet Doğan, halktan kopmuş, yiyici içici, yarısı içerde öteki yarısı sarayda HÖH –DPS yönetim tayfasından kurtulma kapısını böyle açacaktır. Açmalıdır!

HÖH – DPS çadırı altından çıkarak, hak ve özgürlük yolunda ilk bağımsız adımlarımızı atmamız zamanı geldi. Böyle bir seçimde, AB Parlamentosuna 2 -3 milletvekili göndermek çok büyük bir fırsattır. Bu milletvekillerimiz Bulgar parlamentosunda gün boyu kavga edelim mi etmeyelim mi?; uyuklayalım mı uyuyayım mı, hafta sonu balık avına mı gideyim yoksa tavşan avına mı? hesabı yaparak zaman öldüren 20 milletvekilinden çok daha faydalı işler görecektir. Halkımız buna inanmaktadır. Fitili çekelim ve yola dökülelim!

Etnik sorunlarımızın AB parlamentosu Genel Kuruluna başarılı bir şekilde taşınması adalet ve hak eşitliği zaferlerimizin en büyü olacaktır.

 

Bu konu çok güncel, çok önemli olduğu kadar, tüm derneklerin can alıcı sorunu olmalıdır.

Tüm federasyonlar, kulüpler, dernekler vb kuruluşlar bu sorunları ayrıntılı tartıştıktan sonra görüşlerini halkımıza açmalı ve duyurmalıdırlar. Ortak karar alarak yola çıkmamız selamet yolumuzu bulduğumuz anlamında olacaktır. Kararlı, koordineli, amaca yönelik ve verimli çalışmalarımızla hedefimiz ulaşabiliriz. Demokraside zafer anahtarı sandıkta gizlidir.

Bizim zafer yolumuz, kendi adamlarımızı seçmek ve seçtirmekten geçer. Tanımadığımız kişileri seçmekle hak hukuk ve adalet sağlayamayız.

Reklamlar