ibrahim-soyturk İbrahim SOYTÜRK

Konu:  Osmanlıdan korkanlar Türklerden de korkuyorlar.

Yeni yüzyılın başında dünya siyasetini yeniden toparlayan devlet Türkiye Cumhuriyeti  oluyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN İslam Devletleri Kalkınma Forumunda 56 devlet ve hükümet başkanı tarafından İslam Dünyası Başkanı seçildi.

Son dönemde parçalandıkça güç yitiren, “Arap Baharı“, Irak ve Suriye savaşlarında kan kaybeden İslam Dünyası teslimiyetçi gidişen son verip yeniden dirilip şahlanmak için dünyanın yeni merkezi İstanbul’da buluştu. Bu forumunda yeni yüzyılda dünya siyaseti için taşıdığı son derece büyük önemi belirleyen ve dünya kamuoyunun İslam topluluğuna farklı bir gözle bakmasını gerektiren birkaç temel neden var.

Bunlardan birincisi, XX-inci yüzyılda Müslüman dünyanın bir hammadde kaynağı olmakla birlikte dünya siyasetine ağırlığını koyarak, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında son biçimini alamayan  Avrupa’nın  son biçimini almasında oynadığı önemli roldür.

1984 ve 1989’da OPEK ham petrol varil fiyatını 11 US Dolara indirmemiş olsaydı, ne “Berlin Duvarı” yıkılır, ne “Soğuk Savaş” tarih olur, ne de Sovyetler Birliği bloğu ve SSCB 15 parça olurdu. Ayrıca demokratikleşme ve insan haklarını sağlama umudu böyle güçlü doğamazdı.

İkinci,  Siyasi gelişmeler, İslam Dünyası üzerinde egemenlik kuramayan, İslam Dünyasını dize getiremeyen hiç bir gücün dünya lideri olabilmesini, tek mihverli dünya kuramayacağını ortaya koydu.

1989’dan bu yana bocalayan dünya bu siyasi noktada birleşti.

Bu gerçeklikten Amerika Rusya dünya liderliği didişmesi belirdi ve kızıştı. Bugünkü Yakın Doğu Savaşları, DEAŞ’ın hortlatılması İslam Dünyasını yeniden parçalanma değirmenine su taşıyor. İslam devletlerinin lideri durumuna yükselen ve Büyük Türkiye atılımı güç toplayan ana vatanımızın tüm tüm Müslümanlığa modernleşme, kalkınma, istikrar, barış, huzur ve güvenlik örneği olması hem Batıyı hem de Doğuyu korkuttu.

“Medeniyetler Çarpışması” saçmalığı ardına gizlenilmeye çalışılan Libya, Tunus, Mısır, Suriye ve Irak trajedisi, ayrıca en modern imha silahlarıyla donatılarak Türkiye’mizin Güney Doğu sınırlarına sürülen PKK ve PYD teröristlerinin taşeronu olduğu azmış azmettiriciler Arap devletlerini, İslam dünyasını Türkiye örneğinden koparmak, bu devletlerin birlik ve beraberliğini baltalamak ve Müslüman halkların mutlu yarınlara uzanmasını engellemeye çalışıyorlar. Rusya’nın Suriye’yi, Amerika’nın Bağdat’ı bombalamasının altında bu gerçek yatıyor. Müslüman halkların kendi kaderlerini belirleyip egemenliklerine kavuşmaları dar boğaza itiliyor. İstanbul İslam Kalkınma  ve İşbirliği Forumunun ruhunda BİRLİK ve BERABERLOİK oldukça  sinsi planların hepsi suya düşecektir.

Üçüncü, Emperyalist güçler, İslam devletlerinin Türkiye örneği öncülüğünde birleşmesinden kokuyor.

14 Nisan 2016’da Cumhurbaşkanımız R.T. Erdoğan’ın, ortak güvenlik gücü kurulması, kadın konferansı çağrılması, teröre karşı birlikte mücadele etme ve yerel çatışmaları birlikte söndürme önerileri nefes kesti. Bununla birlikte Türkiye Birleşmiş Milletler Örgütü’nün  (BMÖ) ve Güvenlik Konseyi (GK) bileşiminin yeniden düzenlenerek dünya gereklerine uygun duruma ve daha işlevsel bir bileşime kavuşturulması önerileri de büyük alkış topladı. 60 İslam devletinin BMÖ GK’nde daimi temsilcisi olmaması sürekli barış ve güvenlik tesis edilmesine, terörle başarılı mücadele verilmesine dahi engeldir.

Eski kıta, Avrupa’daki Osmanlı Korkusunu bir türlü yenemedi.

Vermek istediğim birkaç örnekle Osmanlı’nın Avrupa siyasetinde ve kamu hayatında oynadığı her zaman sonuç belirleyici rolü açmazdan önce, bu örneklerden en görkemlisinin geçen aylarda  Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Ahmet Davutoğulu’nun Avrupa Birliği (AB) Başkanlığını ve AB üyesi 28 devlet Başbakanlarını karşısına alıp sığınmacı konusuna başarısı çözüm sunduğuna işaret etmek istiyorum.

Tarihteki misallerse birbirinden ilginçtir.

Fransız Kralı I. Fransuva, 1525 Pavye Savaşında Almanlara esir düşünce, annesi Düşes Dangolem vasıtasıyla Osmanlılardan yardım istemişti. Bunun üzerine Sultan Süleyman Kanuni’nin krala gönderdiği mektup onun Avrupa devletlerine bakış açısını çok güzel ifade etmektedir. Ocak 1526 tarihli mektup şöyledir:

Sen ki Françe vilayetinin kralı olan Françesko’sun. Hükümdarların sığındığı kapımın eşiğine uzattığın teskereden malumum oldu ki, memleketinin toprakları düşman tarafından zapt olunup, sen daha şu anda onlar elinde esir bulunmaktasın. Kurtulman için bizden yardım dilemekte-sin. Bütün dünyama sığındığı, padişahlığıma yakışan ayağımın toprağına maruzatın ulaşmakla her türlü  halini öğrenip, olan bitenden haberdar oldum. Atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanmıştır. Bu mektubun okunmasından sonra Kral I. Fransuva esirden özgürlüğüne kavuşmuştur.

Fransa’da dans icat edildiği zaman Osmanlı sefiri durumu Padişah’a bildirir. Padişah der ki: Ben ki 48 krallığın İmparatoru Kanuni Sultan Süleyman’ım, seferimden aldığım bilgilerde, memleketinizde dans namı adında, kadın erkek birbirine sarılmak suretiyle, açıkça halk önünde seviştiği bilgime ulaşmıştır. Hem hudut olmamız dolayısıyla iş bu rezaletin memleketime sıçramasını önlemek adına, iş bu rezaleti yok etmek zorundayım.  Büyük tarihçi Hammer bu mektuptan sonra, Fransa’da dans etmek yüz yıl yasaklandığına  işaret etmiştir.

Osmanlı Sultanı bir mektupla bir İmparatordan bir Kral kurtaran ve yine bir mektupla, Fransa’da ahlaksızlığı  bir asır yasaklayabilen bir güçtür. Bütün dünya ile tam 20 yıl savaşan  ve de galip gelen orduyu besleyen bir ekonomik yapıya sahiptir.

Selimiye’yi inşaa eden teknik onundur ve bil hassa Fas’tan Hindistan’a, Avusturya’dan Yemen’e kadar, ayrı ırktan, ayrı kavimden, ayrı dilden, ayrı dinden milyonlarca insanı kardeşçe yaşatan bir ruhtur Osmanlı Devleti.

***

Çarlık Rusya’nın Balkanları Osmanlıdan koparmak gayesi ile Balkan milletlerine gizliden gizliye  silah dağıtıp, bir yandan da fitne tohumları ekerek ayaklandırmaya çalışır.

Bu iş için vazifelendirilen Rus Generali Çirmayev’in 1877 yılında Bulgaristan’dan Çar’a gönderdiği gizli raporda şöyle der:

Buralarda hiç yoktan ordular meydana getirdim. Bu askerleri ölüme sevk ediyorum. Fakat bu insanları sendeleten bir engel var; Türklerin yaşayan hatıraları!

Ölümden korkmayanlar hatıralardan korkuyorlar!  

Yalnız Türkleri değil, onların tarihlerini de yenmek lazım. Onlarda her halde bir sihirbaz zekası var. Bir değil,  birkaç istila bile, onların iliklerine işleyen gizli üstünlüklerini yıkmaya, bence yeterli gelmeyecektir.

***

Fransa’da, II.Cumhuriyet devrinde, Sadi Karnot’un  Cumhurbaşkanlığı sırasında, tanınmış Fransız yazarlarından Marki de Bornier “Muhammet” isimli manzum bir dram yazmış, bunu Komedi Franz’e (1888)  kabul ettirmiş, programına aldırmış ve 1890’da sahne provalarına başlattırmıştır. Piyes, Hz. Muhammed’i sahnede belirttiği gibi,  onu ve İslam dinini aşağılamaktadır.

Sultan Abdulhamid duruma derhal müdahale ederek bütün Fransa tiyatrolarında oyunun sahnelenmesini yasaklatmıştır.

İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanlığı emelinde Fransa’da ulaşamayınca, piyesini İngiltere’de oynatmak ister. Tanınmış İngiliz aktör İrvinç ile anlaşır. Oyunun Londra  Lyceum tiyatrosunda sahnelenme hazırlığına başlanır. Abdulhamid derhal devreye girerek piyesin İngiltere’de de oynanmasını engeller.

1900’de Paris’te “Muhammet’in Conneti” isimli piyesin ismi değiştirilmiş, İsam’a saldırı olan bazı bölümler de piyesten çıkarılmıştır. Değişikliklere rağmen, piyes hiç bir ülkede oynatılmamıştır.

***

Sözün özü Osmanlı devrinde olduğu gibi, bugün de birlik ve beraberlik yolunda birleşen İslam Dünyası  küresel siyasette söz sahibi olma ve sonuç belirleyiciliğini sürdürme imkanlarına sahiptir.

İslam dünyasının ortak gücüne ne İŞİD, ne DEAŞ, ne PKK ne de PYD dayanabilir. Emperyalizmi yenme ve sürekli barış ve güvenlik tesis etme yolu birlikten ve beraberliğimizden güç almalıdır.

Bu hareketlenmenin başında olma şerefi Türkiye devletine düşmüştür. Bu birlik Balkanları, Bulgaristan Türk Müslümanlarının durumunu etkileyecek ve doğal ve insan haklarımızı elde etmemizde bize kudret verecektir. 

Osmanlıdan korkanlar bugün Türklerden, İslam birliğinden korkuyorlar.

Kutlu olsun.

Reklamlar