Hamiyet ÇAKIR

Dünyanın yenilenmesi hep devrimlerle olmuştur. Devrim önce insanın içinde olur. Kafası boş doğan insanoğullu gerekli bilgileri aldığında gözü açılır ve harekete geçer ve hedeflerine ulaşır. Bütün Büyük Devrimler azınlıkların devrimleridir. Çünkü eski ve modern toplumda en fazla ezilen azınlıklardır. Ezilen ise diğerlerinden çok daha kısa bir sürede durumunun farkına varır ve bilinçlenir. Devrimler azınlıkların eylemleriyle mümkün olabilmiş ve gerçekleşmiştir. Bulgaristan’da 1990 dönüşümü Mayıs 1989 Türk Ayaklanması ile başladı. Amerika devriminin temellerini siyah derili azınlık hareketlendirdi. Osmanlıda 1908 Genç Türkler hareketinin motoru Musevi ve Ermeni azınlıklardı. Ekim 1917 Rus Devriminde Yahudi azınlık başı çeken rol oynamıştı.  Çoğunluk, ancak olay gerçekleştikten sonra bu çok köklü tarihi değişikliklere uymuş ve bunları desteklemiştir. Bütün devrimlerde bu böyledir.

Bulgaristan’da 25 yıllık bir durgunluktan sonra hareketlenme başlıyor. 5 Ekim seçimlerinde sürprizler gizleniyor. Bizde azınlık olanlar bu defa oy hakkı olan ve yurt dışında bulunan soydaş gruplarıdır. Biz onların sivil toplum örgütlerinden toplumsal çöküşe yön değiştirtecek atılım bekliyoruz. BULTÜRK derneğinden insanlarımız seçenekli öncelik bekliyor. Büyük yangınlar bir kıvılcımla başlar. Kalın kitapların ilk satırında kısa bir haber vardır. Nabza göre şerbet verebilirsek bu iş olur.

Bulgaristan’da bazı değişiklikler nefes kesiyor. Bir grup bilgisayar mühendisi genç, iş aramaya batı ülkelerine gitmektense, büyük siparişler almışlar, Sofya’dan topluca çıkıp Berkovitsa Balkanı dağı belinde bir köye yerleşip orada çalışmaya karar vermişler. Köyün yalnız 15 sakini var, gelenlerle 65 olmuşlar. Muhtar kamu arazisinden kır evi şeklinde ev yapmaları ve gönüllerine göre yaşamaları için kendilerine ucuz arsa tesis etmiş. Kepçeler kazıyor, inşaat malzemesi taşınıyor, gençlerse eski tarım kooperatifi ahırına germişler masaları ve bilgisayarla AB işlerine çözüm sunuyor. Değişim belki de böyle başlayacak?

En küçük değişimde bile iki taraf vardır, birisi zamanı dolmuş eski gibi yönetemeyen tutucu güçler, öteki de eskisi gibi yaşamak istemeyen dönüşüm yapmaya çağırılan bilgili devrimci güçlerdir.

Azınlıklar her zaman ezilen ve zülüm gören durumda olduklarından, düzende değişik ve yenilenme kavgasında ön saflarda olup motor gücü rolü oynar. Şimdi başı çekenlerin bilgili ve yapabilir oldukları dikkati çekiyor. Eski toplumu ret etmek, ondan kaçmakla uzaklaşmakla mümkün olabilir mi? Bu soru da yanıt bekliyor.

İnsanlık tarihi, insanoğlunun birbiri ardından taraf değiştirmesinin örnekleriyle doludur. İnsanlar renk, mevki ve parti, bazen da futbol takımı bile değiştirmeye yatkındır. Bulgaristan’da eski komünistlerin sosyalist, sosyal demokrat, Çarcı olduklarını gördük. HÖH liderleri gibi çöp bile olamayanların, liderliğine de doyduk. Yine eski komünistlerden başbakanlık yapanların 180 derece dönüp kapitalist koyu sağcı olduğunu izledik. Sosyalistim diye böbürlenerek sağ politika izleyenler, iri zenginlere ve oligarşi temsilcilerine hizmet edenler dikkatimizi seçti.

Politikacı yoğurdun üstündeki tere yağ toplayıcıysa, evet sağı solu olmaya bilir, çünkü kayık yuvarlak, topaç yuvarlak, elimizde işe yarar bir şey varsa o da sapını tuttuğumuz tokmak. Evet, kayık başındaki silahımız ve üretim aracımız tokmaktır, seçim günü ise tüm varlığımız ve geleceğimiz elimizdeki bültendir. Tokmakla her şeyi nasıl darma duman edebilirsen, bir oyla dünyanı değiştirebilirsin. Hem tokmak hem oy vermek bilinçli hareket ister.

Kendimize inanç duymak, yanımızdaki insana inanç duymak, doğru olduğuna inandığımız yolda ilerleyene inanç duymak, bize gösterilen adaylara değil inandığımız adaylara oy vermemiz, bizi hainlerin olmadığı bir topluma götürebilir. O zaman kendimizden, arkadaşlarımızdan, yakınlarımızdan ve geleceğimizden korkmamıza hiçbir neden kalmaz!

Bulgaristan’da 05.10.2014 tarihinde yapılacak seçimlerde görevinizi yapmanız dileği ile,

Beğenmiyorsak çekip gideriz!

Reklamlar