Rafet ULUTRÜK
Tarih: 13.6.2015

“Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” başladı.

Konu: Bakü Olimpiyatları

Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de 50 ülkeden sporcu gençlerin dostluk ateşi parladı. İlk defa bir Müslüman ülkede, Türk dünyasının gözdesi kardeş Azerbaycan’da “Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” Hazırlık yarışları düzenleniyor.

Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyib Erdoğan ve daha birçok devlet ve hükümet başkanları açılış törenlerinde hazır bulundu.

Son üç buçuk yılda 50 yeni Olimpiyat ebatlarına uygun sportif tesis kuran ve Olimpiyat ateşinin ilk defa yandığı Eski Kıta gençliğinin en iyi koşullarda yarışması ve en yüksek başarılar elde edebilmesi ve dünya olimpiyatlarında hepimizi şerefle temsil etmesi için en üstün koşullar en elverişi şartlar yaratılmıştır.

Sovyetler Birliğinden ayrılıp çeyrek asır önce bağımsız Cumhuriyet bayrağını yükselten  Azerbaycan, Devlet Başkanı Sayın İlhan Aliev ve Olimpiyat Komitesi Girişim Konseyi Başkanı ve dünyaca ünlü bir sporcu olan eşi Sayın Mihriban Alieva yönetiminde 21. yüzyılın eşlinde seyrek rastlanan bir başarıya, dünya gençlerini dostluk ve kardeşlik yarışında bir araya getirmeyi başardılar. Kendilerini BULTÜRK –Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği ve tüm soydaşlarımız, dernek, kulüp ve federasyonlarımız adına içten başarı dileklerimizle en samimi bir şekilde kutluyoruz.

Olimpiyatlar dendiğinde bizler Bulgaristanlı Türkler KOCA YUSUFU, LÜTFÜ AHMEDOV’U, HÜSEYİN MEHMEDOV’U, NAİM SÜLEYMANOĞULUNU VE HALİL MUTLUYU ve daha birçok olimpiyat şampiyonu, olimpiyat ödülü ile ödüllendirilmiş sporcu kardeşimizi anmadan geçemeyiz. Onlar bizin Türk topluluğumuzun, halkımızın, vatanımızın ve dünya spor kültürünün şanı ve şerefidir.

Biz, 1964 Tokyo Yaz Olimpiyatlarında ağır sıklet serbest güreşte Razgratlı Lütfü Pehlivanın İranlı Hamit Kaplanı nasıl tuş ettiğini bütün halkımızın nefes kesip nasıl izlediğini asla unutamayız.

Bayrak töreninde o zaman kuşkusuz canımızdan fazla sevdiğimiz vatanımızın bayrağı yerine başka bir devlet bayrağının göndere çekilmesine tepki gösteren Lütfü Ahmedov  “Ben Bulgaristan Halk Cumhuriyeti adına güreştim ve Olimpiyat Şampiyonu oldum. Lütfen vatanımın bayrağı göndere çekilsin!” deyip, ödüllendirme töreninin bir daha düzenlenmesini istemiş ve göndere bayrağımızı çektirmişti bunları gençlerimize hatırlatmalıyız.

1985’te hiçbir hizmetimiz, hiçbir değerimiz, hiçbir başarımız dikkate alınmadan, kimliğimiz sıfırlanarak isimlerimizi değiştirmeye kalkanlar Olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu şerefli kardeşimiz Lütfü Ahmedov’un isim ve soy ismini de değiştirdiler. L. Ahmedov dünya sporcularının gözünde daha da devleşirken, totaliter Bulgar devleti dünya önünde en haysiyetsiz devlet şerefsizliğini hak etti ve lanetlendi.

Geçmişimizde unutulması mümkün olmayan olaylar var ki, bugün Bulgaristan bayrağını yeniden en yükseklerde dalgalandırma şevkimiz ve hevesimiz kırılmış durumdadır. Bazı yaraların sarılmasını beklemek yanlış olur.

Onursuzluğa, baskı ve teröre, totaliter düzene karşı halkça başkaldırımız-da başı çeken gençlerimizin ön saflarında yine sporcularımız, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonlarımız vardı.  Üç kez Olimpiyat, 8 kez dünya şampiyonu olan, 46 kez dünya rekoru kıran, hepimizin gururu olmaya devam eden haltercimiz Naim Süleymanoğu 1984’te Avusturalya’dan Türkiye’ye kaçmakla, kurtuluş yolu arayan mert ve kararlı sporcu direnişçilerimize örnek oldu. Türkiye’de sportif başarı yoluna devam etti ve 1992’de Dünya’nın en İyi Sporcusu seçildi. O, Bulgaristan Türkerinin insan hakları ve özgürlüklerimiz uğruna mücadelesinde bayrak olarak dalgalanmaya devam ediyor.

Olimpiyat oyunları mucizeler yaşatan bir beklentidir. İnsanoğlu hayatın birçok dalında ulaştığı yüksek başarıları olimpiyatlara borçludur.

İşte bir örnek:

10 yaşında bir Japon çocuğun en büyük hedefi, dünyaca ünlü bir judocu olmakmış. Ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok etmiş, sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiş. Bütün hayalleri yıkılmış. Tek kolla nasıl judocu olunur ki?

Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya’nın en ünlü judo hocalarından birinin yanına vermiş. Hoca çocuğa tek kolla yapabileceği bir fırlama hareketi göstermiş ve üzerinde çalışmaya başlamışlar. Çocuk iki haftada hareketi ezberlemiş. Hocası “Güzel oldu,” demiş. “Şimdi daha hızlı yapmaya çalış bakalım”.

Oğlan zamanla hareketi şimşek hızıyla yapmaya başlamış. Sonra hocasına gitmiş. “Bu hareketi çok iyi öğrendim artık. Bir başka harekete geçeriz artık,” demiş.

“Başka harekete gerek yok. “ demiş hocası. “Sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın. O sana yeter…” Çalışmalar bir yıl sürmüş. “Günün birinde hoca, öğrencisine artık olimpiyatlara katılma zamanının geldiğini söylemiş.”

Tek kolu, tek hareketle olimpiyatlara katılmak mı?

Olan itiraz edecek olmuş. .. Hocası, “Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme.” Diye öğütlemiş.

Turnuva başlamış. Bizimki şaşılacak bir hız ve kolaylıkla finale gelmiş. Finalde karşısına iki misli heybetli en büyük judocu çıkmış. Hocası, “Kendi oyununu yap, gerisi tamam.” Demiş gene. Karşısında yarısı kadar, üstelik de tek kollu çocuğu gören dev gibi bir rakibi biraz da umursamaz yaklaşınca kendini bir anda önce havada, sonra yerde bulmuş.

Tek kollu çocuk kazanmış. Kucağında kupası, göğsünde madalyası büyük bir mutluluk içinde evine dönerken dayanamamış ve sormuş:

“Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim?”

Hocası gülümsemiş…

Üç sırrın var oğulum:

Birincisi aklına bir hedef koydun.;

İkincisi, judonun en zor fırlatma hareketlerinden birini o kadar iyi öğrendin ki ben bile senin gibi yapamam;

Üçüncüsü, bu öğrendiğin harekete karşı bir tek savunma hamlesi vardır. Hareketi yapanın sol kolunu tutmak.”

Bakü Olimpiyatlarından mucizeler bekliyoruz.

Bu yarışmada Bulgaristanlı Türklerin her dalda temsil edilmemesinden çok üzgünüz. Fakat umudumuzu yitirmiş değiliz.

1984’ten sonra biz Bulgaristanlı Türkler halk topluluğu daha önce elde ettiğimiz kazanımlarımızdan birçoğuna henüz yeniden kavuşamadık. Bu bakıma Azerbaycanlı kardeşlerimizden öğreneceğimiz birçok şey var. Çok bilge parti ve devlet yönetimi olan Azerbaycan halkı yalnız spor kollarında değil, anadil, öz kültür, ekonomi, maliye ve uluslararası ilişkiler alanında da örnek ve imrenilecek başarılar elde etmeyi başardı.

Azerbaycan halkının başarılarını anlamakta, bir Meksika öyküsü bize şöyle yardımcı oluyor.

Azerbaycan’da olduğu gibi Meksika’nın kimi yörelerinde de soğuk ve sıcak yeraltı suları birbirine çok yakın noktalarda yer üstüne çıkmaktadır. Bir gün, bu yörelerden birinde gezmekte olan bir turiste rehber, bu suların çıktığı yerde çamaşır yıkayan yerli kadınları gösterdi.

“Burada kadınlar, sıcak suda çamaşırlarını yıkarlar, sonra da soğuk suda durularlar.” Dedi. Turist, bu doğa olayı karşısında duygulanır ve:

“Ne kadar şanslı bu yörenin kadınları.” Der. “Doğa onlara çamaşırlarını yıkama konusunda bile gereken yardımı yapmış.”

Rehber, “Hiç de öğle değil. Anlamında başını iki yana sallar ve “Bir de şu kadınlara sorun bakalım.” Der.

Onlar her çamaşır yıkayışlarında, “Soğuk suyla sıcak suyu veren Tanrı, sanki sabunu neden vermemiş ki” diye söylenir dururlar.

Azerbaycan’ın başarısı sabunu, petrolü, doğal gazı, insanların vatan ve yarın sevgisini ve umudunu bulmasında gizlidir.

Bu başarıya ulaşılmasında Azerbaycan’ın Lideri Sayın İlhan Aliev’in öncülüğünde ve Sn. Mihriban Alieva gibi bir şerefli bayanın “Bakü 2015 Birinci Avrupa Olimpiyatları” gibi dev bir organizasyona imza atması, dünya kadınlarının büyük hayallerinin Türk-Müslüman bir ülkede gerçekleşmesi yeni kıvılcımların çıkması için bir ilham kaynağıdır.

Ayrıca Mihriban Alieva ailesinin bilgeliği ve arasız çabaları olağanüstü büyük ve sonuç belirleyici rol oynamıştır.

Olimpiyat haftasında dünya Azerbaycan kardeş halkını selamlıyor ve kutluyorum.

 

Reklamlar