Filiz SOYTÜRK

 

Babalarımız 25 yıl önce kaçıp gelirken her şeyi bırakıp anadilimizi aramaya geldiler.

O zaman bu zaman hep gidip geldiler gelip gittiler. Belki de ana dilimizi gelirken düşürdük mü, diye düşündüler. İnsan dokusunu biçimlendiren ana dilidir. Buna inandıkları için yerlerine ısınamadılar. Anadil çürük bir diş değildir, çektirince yerine başkası takılmaz. Türklüğümüzle dostluktan kazananlar bu konuda bize düşman oldular. Tütün dilimiz Türkçemizdi. Dilimizi alamayınca, Tütünü aldılar elimizden ve bizi aç bıraktılar. Düşman adım adım ilerliyor. “Benden her şey iste ama bir tek ana dilini geri isteme” deyecek kadar ileri giti.

“Az kaldı”, diyorlar, şu dillerini de söküp alsak, iş bitti diye seviniyorlar.

Kimseye hatırlatmak istemedikleri bir şey var, Araplar vaktiyle doğuran Elin kadınlarının dilini kesermiş, çocuklarına Rumca öğretemesinler diye, eski Yunan kültürünü evlatlarına devredemesinler diye. Bu da geldi başımıza. Bizde Elen kültüründen söz edilmez, uyanmayalım ve ne yitirdiklerini öğrenmeyelim diye.

Her insanın elindeki vesikalar onun Fransız, İngiliz, Alman, Türk,  Arap olduğunu gösterebilir.

Fakat Fransızca bilmeyen Fransız Fransız değildir.

İngilizce konuşmayan İngiliz İngiliz değildir.

Almanca konuşmayan Alman Alman değildir.

Türkçe Bilmeyen Türk Türk değildir.

Arapça konuşmayan Arap da Arap değildir.

Ben İstanbul’da Şakir Selim adında bir Kırımlı Türk tanıdım. Alrılmadan önce bana bir kitabını hediye etti. Bu kitabın içinden “KÜÇÜK ÖĞÜT” adlı bir şiirden size bazı dörtlükler seçtim. Vatanlarını kaybeden, sürgünlerde bin bir çile çeken, yok olma üzere olan, ama ne de olsa ayakta kalan ve yaşamaya gönül veren bu halkın anadil Türkçemizle ilgili görüşlerinin aynı problemleri yaşayan biz Bulgaristan Türkleri için yararlı olacağı göründeyim. Kırım Tatarlarına yapılan yok edici saldırı 1850’lere rastlar. Kırım Savaşında gelmiştir başlarlına gelenler. Osmanlının ilk döneminde Kırım Sofya Beylerbeyliğine bağlıdır. Bizim başımıza gelen büyük felaket ise 1878 Pleven’e Savaşıyla başlar. Arkadaşlarımızdan Şakır Türkaslan Beyin yazısında “Bulgar Kini” dediği olay, aslında Nazım Hikmetin “İnsan Manzaraları”nda “ Bulgar ve Moskov  Kini” olarak geçer. Yani bizim özümüzü hedefleyen saldırı Rusların başlattığı ana dilimizi hedef alan saldırıdır. 1812 N. Bonapart savaşlarından önce, Ruslar da ana dillerini kaybetmek üzereydiler. Bunun ne olduğunu iyi bildiklerinden, “benim başıma gelen, düşmanımın başına kat kat gelsin” felsefesidir ki,  bize karşı uygulanandır. Bu işte Bulgarlar Rus’un bu bulaşıcı hastalığına kapıldı ve kurtulamadı.

 

Sunduğum dörtlükler bir de anadilimizde konuşurken çekinip utananlara selamdır.

 

Şu noktaya dikkat edelim. 18. yüzyılda Osmanlı-Rus Savaşları’nın olduğu yıllarda Osmanlı medeniyeti Rus medeniyetinden yüksektir ve savaşlar onun yok edilmesini amaçlar.

 

KÜÇÜK ÖĞÜT

 

Lâkin nerede kaldı senin medeniyetin?

Konuşamıyorsun ana dilinde,

Seni anlamıyorsa kendi milletin,

En garip adamsın yaşadığın ülkede

 

…..

 

 

Sana sorduğum sualler seni üzmesin;

Beni affet kardeşim, vatandaşım, kandaşım.

Nerede ve kim olursan ol, diline saygı duy;

Medeniyetinle “övün” kardeşim!

 

….

 

Anayurda dönüp geldik, devletsiz yaşıyoruz;

Hiçbir millete olmamış şey, dilsiz yaşıyoruz;

Acılar hep çoğalıyor da, dinsiz yaşıyoruz;

Kalbimizde derdimiz çok, inlemeden yaşıyoruz.

 

….

 

Üç evladını ikiz olarak doğuran ana,

Ana dilde bir söz söylemiyor televizyonda.

Asan, Üseyin ve Osman, diye adlarını anıyor;

Amma millet, Vatan ruhu nerededir, hani?

 

….

 

 

Nidamızı işit sen de, ey Çobanzade!

“Ana dil”i okurken ağlıyoruz bazen.

Nasıl zengindi dilin ve nasıl sade;

Başka dilde söyleşmeyi edindik âdet

 

 

….

 

 

 

Biliyorum, günden güne eksilmektesin;

Dil bilmeden köklerinden ayrılmaktasın;

Ecdâdıın hatırasını hep silmektesin;

Dilsiz bir millete çevrilmektesin.

 

 

 

….

 

 

 

Bağışla, genzime geldi canım;

Seni böyle âdi sözlerle andım.

Varsın, dilsiz tende kurusun canım;

Dilsizlik beterdir vatansızlıktan.

 

 

 

Dilsizlik beterdir bin haksızlıktan,

Gözyaşın kurumaz olmasa dilin…

Ana dil, en büyük vatanın, memleketin;

Dille kurtulursun bataklıktan, sazlıktan

 

 

Bana derler: “Bizim inat Emiramet”

Kalsa bile cahil olarak, tamamen kör,

İnatçılığından taş kesilip ömür boyu

Ana dilinde ne bir gazete, ne kitap okur.

 

Reklamlar