Aliosman A. Hüseyin
Austa, Kırcali
1950 -1988

 

. Yeni adına hiçbir türlü alışamıyordu. Alışmak da istemiyordu zaten. Alöşa, diye çağıranıara küsüyor, bir daha yüzleri,ne bakmıyordu. Evet, zor, çok zor yaşadı Aliosman bu ad değişimini. Özel eğitimle meslek sahibi olmuştu. Anlamadığı makine yoktu. Yıllarca tarım kooperatifinde traktörcülük, şoförlük yapmıştı. Bilgili, dürüst, yardımsever adamdı. Austa’lılardan herhangisinin başına bir şey gelse, bir girişimde bulunsa, önce ona gidip soruyor, onunla paylaşılıyordu. Aliosman da bildiğini, elinden geleni esirgemiyordu. Seksen beşin 3 Ocak’ ında Austa basıldı ve bütün isimler değiştirildi. O uğursuz günden sonra Aliosman’ ın dünyası kararmıştı sanki. Kendi kendine kapandı. En güvendiği kişilerden bile uzak kalmayı, yalnızlığı tercih ediyordu. Haklıydı da belki. Az mı didinmişti olaydan önce direnelim, kaçalım, gizlenelim diye. Peki, öyle mi olmuştu 3 Ocakta. İşini çok seviyordu, ama üçü beşi hesaplamadı, ayrıldı. Gitti, Dob­riç’ in Dakovo köyünde tütüncülüğe başladı.
Geceyi gündüze kattılar eşi Feyma’yla beraber, 17 dekar tütün işlediler o yaz. Toprak da verimliydi, iyi mahsul aldılar. Tam elpezesini, balesini tamamlamış, karı kızanı Rodop ‘lara göndermiş, tüccar peşine düşmüştü ki, bir sabah erken erken oturduğu evi milis dolu bir cip bastı. Her yerlerini arayıp taradılar, bir şeycikler bulamadılar, ama yine de bırakmadılar, ellerini kelepçeleyerek cip’ e tıktılar.
-Bütün yaz hep beraber çalıştık, beraber yedik, içtik. Gerçi, hep adına yanıp yıkılıyordu, hep adcılıkta yapılan haksızlıklardan, hakaretlerden bahsediyordu iki ikiye kaldığımızda, ama sır diyecek kim bilir ne de paylaşmamıştı benimle, diye anlattı olaydan on beş yıl sonra iş arkadaşı Nasuf  Ömer. Araştırma sırasında sakin davrandı, dimdik durdu. Cip’e binerken, “Tütünü sat, parasını ve bagajımı bizimkilere ilet!” diyebildi ancak. Öyle de yaptım, ama işin buraya varacağını tahmin etmiyordum! … Evet, çalıştığı Doburca köyünden sapasağlam aldılar. Momçilgrat milis dairesinde “Sorguya çektikten” sonra Rodoplarda ölüsünü ver­diler yakınlarına! Ölüler konuşamaz ki! Aliosman da anlatamadı o birkaç günde başından geçenleri. Ancak deliller gösterdi çektiği  çileyi. Cesedinin her yanı çürüktü …Evet, böyle gitmişti Austa’lıların danışmanı ve dürüst köydeşi de!
Ne suç işlemişti bu adam, niçin düşmüşlerdi peşine?! .. Her­kes ilgileniyor,fakat kimse yanıtlayamıyordu bu soruları. Ölümün­den belki bir yıl, belki daha da çok vakit geçmişti, yorumlamalar hep devam ediyordu. Nihayet ipucunu bir köpek verdi. O bir gün köyün batısında dağ alçağındaki çamlıkta, Aliosman’ ın evinden beş, altı yüz metrelik bir mesafede sahibinin önü sıra giderek eşinirken, kuru yapraklar altında, üstü sapasağlam kapalı, insan boyu derinliğinde, bir haneyi toplayabilecek büyüklükte borulu sobasıyla, olağanüstü hallerde gerekecek en önemli ev eşyalarıyla ve hatta ba­zılarının anlatmalarına göre, radyo yayını cihazlarıyla donatılmış, mükemmel bir gizlenme yeri keşfetti. Böylece sorular ve yanıtlar, yorumlamalar da kesildi, çünkü şehidin köydeşleri, ad değiştirme kampanyasında, ondan evvel ve sonra helikopterlerin gelip gelip Çamlık üzerinde dolaşmalarının nedenini şimdi apaçık anlamışlardı! …
Şimdi Austa’ nın Güneybatı semtinde, şehit Aliosman’ ın evine yakıncacık yerde, mimarları, inşaat mühendislerini, ressamları hayran edecek muazzam bir beton çeşme var. Suyu dağın bağrından geliyor. Buz gibi soğuk! Çeşmenin projesini yapan, demirini ören, betonunu  döken duvarındaki güvercinleri konduran hep Aliosman. Adı üstünde bir Aliosman çeşmesi. Duvarında bir de 1985 tarihi var. Ancak son rakamı keder simgesi siyah boyayla yazılmış. İlgili emniyet görevlileri bu rakamın renginden dolayı derhal Aliosman’ dan hesap istemiş, fakat Aliosman, adını alınca vefat eden babasının ölüm yılı olduğunu söyleyerek kendini savunmuştu. Belli ki, Aliosman Ali, tüm yap­tıklarını bilinçli olarak, ölümü göre göre yapmış. Hatta anıtım bile. Bundan iyisini başkası zaten yapamazdı ki! …


Sunyto Mehmet
07.01.2012/21:20h

Reklamlar