Değerli Misafirler,

Düzenlemiş olduğumuz bu toplantıya katılmanızdan ve bize verdiğiniz destekten duyduğumuz memnuniyeti ifade ederek hoş geldiniz diyorum.

Hepimizin malumudur ki, 1970-li ve 80-li yıllarda Bulgaristan’da Türk ve Müslüman topluluğunu ortadan kaldırmak için geniş çaplı bir kültürel soykırıma girişildi. Kültürel soykırım diyorum çünkü bunu söylemememizi gerektirecek tek bir sebep bile bulamıyorum. Bu nedenle bu dönemde totaliter Jivkov rejiminde yapılanlar kelimenin tam anlamı ile kültürel soykırımdır ve aynı zamanda insanlık suçudur. Bulgaristan medyasında ve siyasi literatüründe “Vızroditelen protses” diye saçma sapan bir terim kullanılmaktadır. Biz neyiz ki, neyin Vızrajdanesi olacakmışız. Bizler bu terimin kullanılmasına karşıyız ve maksadı da kültürel soykırımı maskelemektir.

1981 yılında baskısı yapılan Bulgar ceza kanununda soykırım üçe ayrılmaktaydı.

  1. Fiziki soykırım
  2. Kültürel soykırım
  3. Ekonomik soykırım

Bu suçu işleyenler ile ilgili de cezalar son derece ağız idi. Ne gariptir ki, yeni ceza kanununda sadece soykırım ifadesi yer almaktadır.

Uygulamaya geçilen kültürel soykırımdan Bulgaristan’da yaşayan Türklerin ve Müslümanların tamamı nasibini aldı. Etkileri ise hala bugün bile devam etmektedir. Yapılan haksızlıklar ile ilgili Bulgaristan devlet olarak hiçbir adım atmamıştır. Bulgaristan’da hiçbir dava açılmadığı gibi mağdur olanların mağduriyetlerinin giderilmesi için de yapılan hiçbir şey yapılmadı. Neredeyse neden yok olmadınız diye suçlanacağız. Bu nedenle geçmiş sayfasını kapatıp geleceğe hesapları yapamıyoruz. Geçmişin büyük etkisi vardır tabi ki. Bu nedenle en büyük sorun güven sorunumuzdur. Yarın endişesi.

1989 yılından sonra tehcir olayının yanında ülkeden kaçış da başladı. Halk kaçıyor çünkü geleceğini güvende görmüyordu. Çoluğunu çocuğunu zalimin elinden kurtarmaya çalışıyordu. Türkiye Cumhuriyeti kısıtlı imkânlarına rağmen herkese kucak aştı. Tüm sorunları ile ilgilendi hepsine yeni bir hayat verdi. Peki, bu arada Bulgaristan ne yaptı. Tek bir soruna parmak bastı mı, geçmişin izlerini silmek için tek bir adım attı mı?

Hayır.

Basit bir şeye değineceğim örnek olarak.

1991 yılına kadar Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç edenlerin emekli olabilmeleri için, göçmenlerin Bulgaristan’da çalıştığı yılları yani stajlarını borçlanabilmelerine imkân tanıdı. Birçok göçmen kardeşimiz bulgaristanda ödediği parayı tekrar ödemesini yaptı ve emekli olabilmeleri için gün sayılarını tamamladı ve emekli oldu.

Dikkatinizi çekmek isterim ki, onlar zaten Bulgaristan devletine primlerini ödemişlerdir.

Bu nedenle Bulgaristan devlet olarak bu borçlanmaları ödemesi gerekir idi. Her tür suç devlet eliyle işlenecek, sonra devlet hiçbir külfet altına girmeyecek. Buna bizim artık dur dememiz gerekiyor. Peki 1991 den sonra Türkiye’ye yerleşenlerin durumları ne olacaktır. Onların prim borçları da Türkiye’ye aktarılması şarttır. Bu güvensizliği yaratan Bulgaristan’dır ve neticelerine de katlanmak zorundadır.

Değerli arkadaşlar ben sadece bir konuya örnek olarak değindim. Meselelerimiz çok ve hadiselerin üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen dile getirilmektedir. Ümit ederim ki, bu toplantımız sorunların tam adının kullanılmasına ve halledilmesine yönelik çalışmaların başlatılmasına vesile olur.

Değerli misafirler, katılımcılar, teşrifleriniz için teşekkür eder tüm katılımcılarımıza başarılar dilerim. Saygılarımızla,

Reklamlar