Rafet ULUTURK

 

Son dönemde kafamı devamlı meşgul eden birkaç sorun var.

Bu yazımda sizlerle onlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hükumetin rengi:

Konumuz Sn.Boyko Borisov başkanlığında kurulan yeni Sofya hükumetidir. Merkez sağ olarak tanıtılan hükumet: Başbakan, 4 başbakan yardımcısı ve 18 bakandan oluşmaktadır.

Bakanlar Kuruluna sağ cepheden Avrupalı Gelişim İçin Vatandaşlık GERB Partisi; Reformcu Blok (RB) ve sol cephedense Bulgaristan’ın Yeniden Doğuşu İçin Alternatif “ABV” Partisi Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanıyla bu hükumete katıldılar. Aşırı sağ ve aşırı milliyetçi tutumlu Milliyetçi Cephe (MC) partisi de oylama esnasında Başbakanı ve Bakanlar kurulu dışarıdan destekledi. MC’nin aşırı sağ ve ırkçı tutumuna Avrupa Birliği (AB) ile Avrupa Halk Partileri (ENP) tepki gösterdi ve bakan düzeyinde hükumete katılmaları engellenmiş oldu.

Açıklama 1: AB ve ENP’nin onaylamadığı noktalar. Güney Bulgaristan’a Türkiye hedefli orta menzilli “yer yer” füzeleri yerleştirilmesi ve okul çağındaki etnik azınlık çocuklarının Bulgar dilini bilip bilmedikleri konusunda en sınava tabii tutulması ve Bulgarcayı bilmeyenlerin okul kaydı yapılmaması gibi iki ana konudur.)

Kendini merkez sağ konumlu olarak tanıtan yeni Sofya hükumeti, eski komünistlerin kırmızısından ve 1944 öncesi faşistlerin koyu kahverengi-sinden tonlar belirgindir.

Boyko Borisov’un kurmuş olduğu hükumet ise alaca dır.

Gölgeden çıkan ya korku ya şeytandır.

Hükumetin ömrü büyük ölçüde Milliyetçi Cephenin ruh haline bağlıdır. Onlar bu kabineye “değişen gölge hükumeti” dediler. İsteklerinin mutlaka yerine getirilmesinde ısrarı sert olan yeni Bulgar milliyetçilerinin program hedefleri şöyle:

İç ve dış Türklere sürekli şiddetlenen saldırıya devam etmek.

İç hedefler: Hak ve Özgürlük Partisi HÖH-DPS’yi “iktidardan kazımak”, Bulgaristan Türklerine Türklüğü zehir etmek! Bulgar ismi olmayan Türkleri memurluğa tayin ettirmemek! Okullarda Türk dilini, camilerde ezanı, cami içinde Türkçe teması, dua, vaaz, mevlit v.s. ancak Bulgarca okunursa izin vermek!  Bulgar Türk sınırına 3 metre tel örgü germek! Soydaşların serbestçe Bulgaristan’a girip çıkmasını, seçme ve seçilme haklarını yasaklamaktır. Boyko Borisov’un 1 ay süren görüşmelerinden çıkan hükümetin ipi bu adamların elinde mi acaba?

Cuma gün kurulan hükumetin bakanları daha koltuklarına oturmadan, 09. Kasım 2014 Pazar günü Başbakan Yardımcısı Rumyana Bıçvarova, ayağının tozuyla ilk demecinde, günde 10 dakika Türkçe haber veren (hiç bir işe yaramayan) Bulgar Ulusal Televizyon Birinci Program’daki Türkçe Haber Programın kapatılacağını açıkladı. Buna ne gerek var diyenlere de, Milliyetçi Cephe ısrar ediyor, demekten çekinmedi. Bu hükumeti düşürecek olan Bulgar ırkçılık zehiridir. Hükumet gölgesinden şeytan çıkacaktır.

Milliyetçi Cephenin ardında duran aşırı milliyetçiler ve ırkçı kitle acaba kimdir?

 Potansiyelleri nedir?

Bilindiği üzere, 1992’den sonra “Skat” TV yayını etrafında gruplaşan ve önce (2003’te) Ahmet Doğan’ın verdiği 1 milyar 600 bin leva ile Türk ve Müslüman seçmeni ürkütmek için kurulan “Ataka” partisinden 2013’te kopan Milliyetçi Cephe aşırı sağcı Anti-Türk ve Anti-İslamcı bir gruptur. “Ataka” partisi ilk yıllarda aşırı sol ve aşırı sağ kanadı bir yumrukta toplamaya çalıştı. Partiyi kemikleştiren Türk ve İslam düşmanlığıydı. Camilere saldıranları, cami ve medreselerin, Baş Müftülüğün diğer taşınmazlarının geri verilmesi lehinde çıkan (2013) mahkeme kararlarının uygulanmasını durduran aşırı hareketlenmeyi “Ataka” başlattı. Fakat geçen sene baş gösteren dış etkenlerden Ukrayna-Rusya bunalımı, Kırım Yarımadası’nın Ukrayna’dan koparılıp Rusya’ya bağlanması ve Ukrayna’nın doğu eyaletlerinden ikisinin de bağımsızlık direnişleri Bulgar milliyetçileri etkiledi ve parçalanmalarına neden oldu. Moskovacı yani Rusofil bir milliyetçi Bulgar hareketi olan “Ataka” içinden parçalandı. Volen Siderov yönetimindeki “Ataka” aşırı solcu yani Rus yanlısı cephede kalırken, aşırı sağda ulusalcı Bulgar milliyetçiliği Milliyetçi Cephe kurdu. Bulgar politik sahnesinde sol uçta “Ataka”, aşırı sağda ise MC belirdi.

5 Ekimde “Ataka” 11, MC’de 19 sandalye ile meclise girdi. Birbirlerine zıt bu iki aşırı uç meclis kürsüsünden olduğu gibi, “Ataka” – “Alfa” TV’den, MC de “Skat” TV’den propaganda karşılıklı didişmeye devam ediyorlar.

Omurgasında Bulgar milliyetçiliği ve Türk -İslam düşmanlığı olan iki partiyi birbirinden ayıran ve farklı eden nedir?

1) “Ataka” NATO ve Avrupa Birliği aleyhinde ve Moskova lehinde mayalanmış bir partidir. İç politikada Bulgaristan Türkleri’nin doğal insan haklarına, özgürlüklerine ve toplumsal yaşamda özgün kültürleriyle var olmalarına karşı olup, asimile edilmelerinden yanadır.

 

2) “Milliyetçi Cephe” izlediği iç politika çizgisini tamamen anti-etnik, anti-Türk ve anti-İslam ötekileştirme temellerine oturmuştur. Orta Doğu’da devam eden savaştan kaçakların ülkeye girmesine, gelenlere Bulgaristan’da kalma statüsü tanınmasına, çocuklarının okullarda eğitilmesine, işsiz yabancılara iş verilmesine kesinlikle karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti ile devlet sınırına aşılmaz Çin Seti gerilmesinden yanadır. Bugün (10. Kasım 2014)  Kapı Kule sınır kapısındaki TIR kuyruğu 30 km uzamıştır. Berlin Duvarı’nın yıkılmasının 25. yıl dönümünde Almanya’dan gelen 100 özgürlükçü ellerindeki kesicilerle Bulgar –Türk sınırındaki tel örgüyü kesip yıkmaya yöneldi, ama jandarma ve polisler tarafından durduruldu. Demokratik Avrupa gençliği AB’nin tel örgülü yeni bir toplama kampı olmasına isyan ediyor. Türkiye dış ekonomik ilişkilerinin gelişmesine engel olmak milliyetçi hedeflerden biridir. MC “Bulgarlaştırma” ve asimile etme zulüm defterlerinin yeniden açılmasından ve Bulgaristan’da Türk ve Müslüman kimliğinin tamamen yok edilmesinden yana bir politik platform uygulanmasından yanadır.

Zehirli bir çıbanbaşı olan MC’nin politik ve ideolojik temel kaynağı nedir?

Bu partinin çıkardığı milletvekillerinin hepsi eski (açıklanmış ya da açıklanmamış) gizli polis “DC” ajanı, parti sekreteri ya da ordudaki politik subaylarındandır. Bu gibi güçlere dayanan tabanda totalitarizm terörüne son verilmesinin 25. yıldönümü vesilesiyle yapılan bir ankette, emekli Bulgarların % 55’i totaliter zulüm döneminin geri gelmesini istemiştir. Sosyal tabanı hala çok geniş olan aşırı Bulgar milliyetçiliğine bir de köhnemiş faşist ideolojik akıl hocaları katıldı.

Olayı şöyle açıklayabiliriz: MC içindeki politik partilerden biri BÜTÜNSEL BULGARİSTAN partisidir. Bu parti bundan 10 yıl önce kurulan Bulgar Bilim ve Sanat Akademisi Başkanı Akademisyen Velev tarafından yönetiliyor. 2004’te kurulan bu Akademinin aktif üyeleri arasında artık 220 profesör ve 400 bilim adamı var. Ayrıca birçok aktör ve sanatçı bu saflarda örgütlendi. Modern Bulgar milliyetçiliğine kaynak olup yön veren bu düşünce akımı, Bulgaristan’da faşist ırkçı milliyetçilik ininden çıktı.

Olayın asıl tarihçesi şöyledir:  1948’de kapatılan ve 256 üyesi tutuklanıp yargılanan Çar döneminin faşist ruhlu bilim enstitüsünün yerine bugünkü Bulgar Bilim Akademisi (BBA) kurulmuştu. Bütünsel Bulgaristan Partisi hala çalışan Bulgar Bilimler Akademisinin kapatılmasını ve onun mal mülk ve imkânlarına konmak istiyor. Son dönem çalışmalarında bu ulusalcı akım birkaç tarihçi ve ideolojik eserle modern Bulgar milliyetçiliğinin gözünü açtı ve artık iktidar yoluna girdi. Bu açıdan bakıldığında Bulgaristan’da faşist düzeni diriltmek isteyen MC bir anti-sistem partisidir. Yasa dışıdır ve kapatılmalıdır. Demokratikleşme yolundaki aşılmaz hendeklerden biri işte budur. MC ideolojisi, 1944 öncesi faşist Bulgaristan kalıntılarıyla bağlantılı ve iç içedir. Özünde “Her şeyin Üstünde Olan Bulgaristan’dır!”, gibi faşizan-ırkçılık söylevle meclis kürsüsüne kadar tırmanan bu parti, Bulgaristan’ın AB’den dışlanmasına ve komşularımızla aramızın açılmasına neden olabilir.

MC’nin ideolojik temeli ırkçılık yani faşizmdir.

MC’nin en büyük ortağı VMRO.

MC’de buluşan aşırı sağ kanat parti, hareket, cephe ve birlikler arasında kaynaşma süreci devam ediyor. Onlar köy ve kasabaları gece gündüz dolaşarak örgütlenmeyi tabana indirmeye çalışıyorlar. Valeri Simyonov’ adında Burgazlı bir iş adamı tarafından yönetilen MC’ye Ekim  2014 erken genel seçimlerinde onlara  arka olan büyük güçlerin en irisi de, 1908 İlinden Ayaklanmasında (Osmanlıya Karşı bir hortlamadır) asi çetecilerinden olan Makedon haydutlarının Anti-Osmanlı, Anti-Müslüman, Anti-Türk ve Anti-Pomak zıplamasında temel rol oynayan, 1913’te Gotse Delçev-Satovça Pomaklarına kan kusturan, aileleri, soyları, köyleri göçe zorlayan, taşınmazlarına el koyup talan eden Makedonya İş Devrim Teşkilatı (VMRO) partisinin günümüzdeki çömezleridir. Meclisteki MC grubunun omurgasını Milliyetçi Cephe –Makedonya İç Devrim Teşkilatı oluşturuyor. 1944’ten beri Bulgar sağ kanat aşırı milliyetçileri ilk kez meclise girdi ve aşırı politik söylevlerini şiddetlendirme imkanı buldular.

Açıklama 2: Günümüzde Bulgar milliyetçiliği aşırı sağ ve aşırı sol olmak üzere iki kanat halinde örgütlenmiştir. 1990–2003 arasında Bulgaristan’da örgütlü milliyetçi hareket yoktu. Ülkede Anti-Türk milliyetçiliğinin köklerinin kazınabileceğini düşünenler bile olmuştu. Milliyetçiler uzun zaman sindiler ve inlerinden çıkmadılar. Olaylar Bulgar sosyalist ve komünist hareketinin özünde ulusalcılık ve aşırı milliyetçilik damarında canlı bir öz olduğunu artık tamamen kanıtladı.

Bu açıdan şunu önemle belirtmemiz gerekir, 25 yıldan beri sözde gelişen ve bir adım yol alamayan Bulgar demokratikleşme hareketinin sürekli el freninde durmasının iki ana nedeni vardır. Bunlardan biri, a) Demokratik Güçler Birliği (CDC) partisini kuranların ancak ve yalnız komünist totaliter rejim tarafından el konan dedelerinin  mal ve mülklerini geri almak (aldılar ve dağıldılar) için kurulmuş olması ve b) II. Simeyon Hareketinin de ancak ve yalnız Simiyon Sakskoburgotski’nin dedesi Çar Ferdinat ve babası Çar III. Boris’in (1908 – 1944 arası) Bulgaristan’da üzerlerine tescil ettirdikleri taşınmazları yasal kılıfla yeniden elde etmekti (o bunu başbakan olduğu yıllarda başarmıştı da, şimdi Bulgar mahkemeleri aleyhinde art arda karar verip bunlardan en irilerini yeniden geri aldı..) Bu unsurlara bir de Bulgar demokratikleşme hareketinin ideolojisi ve gelenekleri olmamasını eklemek gerekir. Bulgar halkı 25 yıldan beri el yordamına ilerlemeye çalışıyor ve yol açmayı başaramıyor, hedef göremiyor.

Yeni kurulan II. Borisov hükümetinde GERB partisi orta direk olsa da, duruma hakim olan birbiriyle bağdaşmayan zıtlardır, birbirinin yüzünü görmek istemeyen, görüşmek istemeyen kişilerdir. Mesela bir yanda “ABV” gibi sol görüşlü ve Batı dünyasında yaşayıp Moskova ile flört etmek isteyen, öte yanda Bulgaristan’da İkinci Dünya Savaşı öncesi faşist Çarlık milliyetçiliğini diriltme hevesiyle yanıp tutuşan MC’nin aynı davaya hizmet etmesi, aynı ruhta olan reformları gerçekleştirmesi, aynı istikamette yürümesi düşünüle bilir mi?

Evet Her odun bile her ateşte yanmaz! Üstüne üstelik bu kabinede 6 bakanlığı Reformcu Blok alırken, hedefinin reform yapmaktan fazla, bakan koltuğu kapmak olduğunu gizleyememesi de dikkatleri üzerine topladı. GERB partisi ise, sanki hayatının kumarının son şansını yani son elini oynuyor. “Ya kazanırım” ya “yok olurum” havasının dehşetinden cin çıkacak endişesinden kendini kurtaramıyor.

Politik ufalmanın seyri.

Yerden yere değişen, gölge gibi hareket eden ve hatta karada yüzen diyebileceğim bir mutabakat, bir yeni ortaklık kuruldu. 8 partili meclisin 4 partisi aynı kavanoza kapansa da yakında bomboş olacağından korkanlar var. Öte yandan İvan Kostov’un 1997’de konserve ettiği politikacılar kapsüllerinden çıkıp politik sahada oynamak istediklerini duyurdu. Bunun önlenmesi için yeni hükümet 1 000 (bin) yüksek memurun (müdür ve müsteşar) görevden alınamayacağını açıklamak zorunda kaldı. Bir korku ikincisini doğuruyor kuşkusuz. 1 000 müsteşarın görevinde kaldığı bir politik ortamda reform yapılabilir mi?

Eskimiş kafalardan yenilik beklemek doğru olabilir mi?

Bulgaristan’ı çökerten, sanayi ve tarımın ardından bankacılığı da iflasa zorlayan bilinçaltı görev başında kalınca, herhangi bir değişikliğin kapısı açılamaz!

10 Kasım 1989’da devrilen totaliter rejimden sonra bizde böylesi dalgalı, sallantılı ve kırılgan denge kurulmamıştı. Yine son 25 yılda Bulgar parlamentosuna 8 parti birden girmemişti. Bir aydan beri süren iktidar kurma görüşmelerinde birinden çok uzak uçların bir noktada buluşturulmasına da bu denli çaba sarf edilmemişti. Bizde eskiden işler hep ufalanmaya tepki gösteren, daha doğrusu olanak bulamayan iri parçalar halinde yuvarlanıyordu. Mesela, T. Jivkov zamanında her seçimde % 99, 98 oy verilirdi. BKP hep neredeyse % 100 seçim zaferi kutlardı. Bu alışkanlık kolay bozulmadı. 1992’de Bulgar seçmenlerden 2 400 000 (iki milyon dört yüz bin) kişi hep birlikte Demokratik Güçler Birliği (CDC) Partisine oy verdi. Aynı tabloyu 2001’de Çar II. Simyon’un İspanya’dan dönüşünde de yaşadık O henüz politik parti bile kurmamıştı ki 1 800 000 (bir milyon sekiz yüz bin) oy aldı. Sanki evi yanan samanlığa kaçıyor, samanlığı yanan cami odasına doluyordu. İdeoloji, politika, ulusal menfaat falan arayan yoktu, herkes canını kurtarma peşindeydi. Yıkılan toplum düzeni harabelerinde kalmaktan kaçış vardı. Burada halkın bilinçli değil, kurtuluşu arayan bilinçaltı ile hareket ettiğini görüyoruz. İki partiden de (CDC ve II. Simyon)  kaçanlardan 1 200 000 (bir milyon iki yüz bin) seçmen 2009’da hiç tanımadığı GERB partisine oy verdi. Yine ideoloji, hükumet programı, reform paketi aramadı. İstek ve kutsal emellerinden kaynaklanan bir stratejik hedef henüz doğmamıştı.  Son çeyrek asırda Bulgar dilinde adına (elektorat) denen, oy hakkını kullanan bu büyük kitlede bir partiye sırt çevirip yeni umut peşinde koşarken adeta sel olup aktı. Akarken dağıldıkça dağıldı, dağılırken de azalıp ufaldı. Meclisteki 8 parti bu sürecin parlak ürünüdür. Şimdi bunların en iri olan bölüm 84 milletvekilli GERB partisidir.

2 artı 2 DÖRT diyenler neden yanıldı?

Sel gibi dediğimiz bu akış günümüzde güneşe göre dönen bir gölge şeklini aldı. Birkaç gölgenin yakınlaşarak bütünleştiği ve büyüdüğü doğaldır. Katı çizimler de bir yere toplandıkça büyür. Yeni hükümet için 2 + 2 = 4 diyenler neden yanıldı? Bunu düşündünüz mü?

Bu olayı (yeni hükümetin kuruluşunu) katı 4 cismin bir yere toplanması olarak değil, gerçek niteliği anlayabilmek için 4 damla sıvının bir yerde toplanması olarak görmeniz gerekir. 2 damla su + 2 damla su eşittir 1 büyük damla su. Doğru olan da budur. Bu işlem, sıvı niceliklerin toplamından yeni nitelik oluşması olarak ele alındığında, 2 damla su artı 2 damla su elde edilen büyük ve homojen 1 (BİR) damla su olacaktı.

Yasal olan budur.

Hükumet bir elin yumruğu, bir koldaki güçtür. Ne yazık ki, bizde olmadı. Bu partilerin renkleri ve bileşimleri farklıdır ve birleşmeleri olanaksızdır.  Bu dört damla (yani dört politik parti) birbirine karışmıyor, yağı ile su gibi birbirine karışıp bütünleşmiyor. Yani yeni Bulgar hükumeti dört yamalı bohça durumundadır.

Gün gibi ortada olan, şartlı işlerin sağlıklı olmadığıdır. Aralarında, aynı politik sorumluluğu birlikte taşımak istemeyenlerin birleşmesinin imkânsızlığını görebiliyoruz. Vatandaşların şu ya da bu kesimine karşı hükümet kurulamaz. Farklı olmak varken, şunu “kazımak” bunu “kovmak”, ötekini “eritmek”, daha ötekini “kovuşturmak” için iktidar olmanın anlamsızlığını zaman hemen gösterecektir. Bu kadar çok yamalı bir bohça veya elbiseyle evde oturulabilir ama dışarı çıkılamaz, dünya insana güler. Rezil olmak işten değil.

Yerinde sayanlar yeni bir sayfa açtı. Hayırlı ve uğurlu olsun!

Reklamlar